Milli Eğitim Bakanı’nın deizmin tartışıldığı çalıştayı “bilim dışı” ilan etmesine rağmen konunun bu tarihten önce ilahiyatçılar tarafından uluslararası bir sempozyumda gündeme getirildiği ortaya çıktı. İlahiyatçılar bu sempozyumda deizme kayışın sorumlusu olarak “yanlış din anlatısı ve siyaset”e dikkat çekti.
“Deizme Kayışın Sorumlusu Yanlış Din Anlatısı ve Siyaset”
Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve gerici derneklerle yaptığı bir çalıştayda imam hatiplerde deizmin yaygılaştığı tespitlerinin yapıldığına dair haberle başlayan deizm tartışmasının öncesinin de olduğu ortaya çıktı.
Cumhuriyet gazetesinden Ozan Çepni’nin haberine göre, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘deizm fırçası’ attığı Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, söz konusu çalıştay için “bilimsel değil” diyerek tansiyonu düşürmeye çalışmış, Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş ise “Deizm sapıklıktır demiş ve kendince insanların deizme meyletmesinin önüne geçmişti. Oysa imam hatiplerdeki deizm tartışması yeni değil, devletin gündemine 1 yıl önce girdi.
İHL’lerde ‘inanç sorunu’
Bu kapsamda konuyu görüşmek üzere 2016’da karar alan ilahiyat fakültelerinin, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ev sahipliğinde 12-14 Mayıs 2017’de İlahiyat Fakülteleri 22. Kelam Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısı’nda “Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm” başlığı altında uluslararası bir sempozyum düzenlendiği ortaya çıktı. İmam hatiplilerin “inanç sorunu” bağlamında ele alınan deizm konusunda MEB, Diyanet, İl Müftüsü, vali ve onlarca üniversiteden ilahiyat fakültesi öğretim üyelerinin katıldığı sempozyuma sunulan akademik bildirilerle, ‘deizm’ konusundan ne kadar çekinildiğini de gözler önüne serdi.
‘Deizme meylediyorlar’
İşte o sempozyumdan bazı tespitler:
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. İbrahim Coşkun:
“Son dönemlerde araştırma şirketlerinin yaptıkları çalışmalarda ‘Allah’ın varlığına ve birliğine bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz’ şeklinde sorulan sorulara yaklaşık yüzde 4 oranında ‘hayır’ cevabının verildiği, bu soruya ‘evet Allah’ın bizi yarattığım inanıyorum ama her şeye karıştığını düşünmüyorum’ diyen deist düşünceye sahip olanların oranının ise yüzde 6 civarında olduğu görülüyor. Bu durum özellikle gençler arasında din karşıtı akımların dikkate değer bir artış kaydettiğini gösteriyor. Genç kuşakların İslami-ahlaki değerler sistemine karşı ilgisiz bir görüşe meylettikleri gerçeğiyle karşılaşıyoruz.”
‘Müslüman mahallesinde’
* Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Namık Kemal Okumuş:
“Daha ziyade kişisel ve toplumsal gözlemlerimizden ortaya çıkmış olan bu tespitler, Müslüman mahallesinde deizmin beslendiği sosyal ve kültürel ortam olarak görülmelidir. Deistlik eğiliminin kökeninde dinsel olana karşı içten içe bir tepkiselliğin olduğu genç kuşaklar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dinsel sunumun bilimin kesin tespitlerine aykırı olması. Din anlatımının daha ziyade hikaye, masal, efsane, öykü, aldatma üzerinden yapılması. Din dilinin arkaik değerler taşıması. İletişim araçlarını kullanan bu kişilerin değindikleri konular, verdikleri örnekler ve anlatım biçimleri, bu çağın insanına değil, yüzyıllar öncesinin itaatkar insanına hitap eder gibidir. Bu neslin kendisini tatmin etmeyecek olan yanlış sunumlar yüzünden dine karşı kayıtsız ve ilgisiz kalması tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktayız. Son zamanlarda televizyonlarda kütüğü ağlatan söylemlerin revaç bulması, esasında din denilen şeyin akıl dışına çıkarılmasının bir adımı olarak görülmelidir. Özellikle Müslüman toplumlarda ateizm açıkça dillendirilemediğinden dolayı, adı geçen ortamlarda ateizmin farklı bir versiyonu olarak kabul edilen deizm, bugün sahada daha güçlü bir inanç haline gelmiş bulunmaktadır. Bu eğilimin bizde de ortaya çıkmış olması, özellikle bu konuda; ‘tehlikenin farkında mısınız?’ denilmesini haklı çıkarmaktadır. Dün olduğu gibi bugün de cemaat ve tarikat cenneti haline gelmiş olan ülkemizde, deizm, Tanrı’yı her işe karıştıran algıya karşı koyma tavrı olarak benimsenmiş ise, neyin insanın sorumluluk alanında, neyin de Allah’ın sorumluluk alanında olduğunu özenle karar vermemiz gerekmektedir ”
“Henüz ağzımıza bakıyorlar”
“Bereket, hala bize soru soruluyor. Halkımız, hala dindarları ciddiye alıp soru soruyor. Okullarda eğitimin üstlenmiş olduğumuz çocuklarımız, henüz ağzımıza bakıyorlar. Yarın bizleri muhatap bile almayacakları bir ortam mutlaka gelecektir. O gün, her yanımızda dinin kendisini ve din adamlarını ciddiye almayan, umursamaz bir nesil bulacağız. Mamafih din adamlarının anlatımları böyle giderse, bir süre sonra din olgusu, akıl ve mantığın dışında kendisine yer edinecektir. Zira bu denli hurafenin din diye sunulduğu her ortam, doğal olarak; ‘din, esasında akıl dışı ve akıl üstüdür’ algısının güçlenmesine neden olacaktır. Bunun üzerinde çokça düşünmeliyiz. Yoksa düşünmenin fayda vermeyeceği, din ve dindarlığın para etmeyeceği bir zamanı görmek yakındır.”
“Ümmetin gururu korkunun kalesi”
Cumhurbaşkanı, “milletin umudu, ümmetin gururu” dediği ve talep olmamasına rağmen durmadan bir yenisi açılan imam hatiplerde deizmin yaygınlaştığına dair haberimiz üzerine geçen haftaki parti grup toplantısında Milli Eğitim Bakanı’nı “Olmaz böyle şey” diyerek fıçalamıştı. Bakan Yılmaz, bu görüşme hakkında daha sonra soru soran gazetecilere, “Özel. Özele girmeyin. Genelde kalın” cevabı vermişti.
‘Parti-cemaat-grup psikolojisinin etkisi’
Sempozyum konuşmacılarından Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Namık Kemal Okumuş’un deizmin yükselmesi ve toplumdaki din algısında yaşanan değişime dair şu tespitleri de dikkat çekti:
“İlahiyatların derdinin din eğitimini vahiy merkezli olması lazımken, bahsedilen bu ortamlarda ise aklını kapı dışarıda bırakmış öğrenciler el üstünde tutulmaktadır. Okudukları eserleri kutsal metin, uydukları şeyhleri kutsal kişi, yaşadıkları yerleri kutsal mekan olarak gören bir zihniyetin din adına söyleyeceği bir sözünün olmaması gerekir. Eğer ki bu din, cemaatlerin adam kazanma modelini uygulasaydı, korkarım ki yeryüzünde akıl sahibi insan bırakmazdı. Oysaki grup, parti, cemaat ve tarikat yapılanmasının çekirdeğini oluşturan ‘adanmışlık psikolojisi’, beraberinde akıl etmeden itaat eden güçlü bir kitleyi barındırıyor.”
‘Akıl eden bir dindarlık’
Deizmin yayılma nedenlerine ilişkin Okumuş, “Gerek teşkilatlanmış dinsel örgütlerin eğitim kurumlarında ve gerekse de diğer eğitim kurumlarında yetiştirilmesi arzulanan dindar tipinin; ‘her şeye burnunu sokmayan ve her şeyi araştırmayan’ hatta ‘tahkiki değil taklidi iman’ın ve dolayısıyla da ‘kocakarı inancı’nın kutsandığı bir kişiliğe evrilmesidir. Kanımca ‘akleden dindarlık’ sürecinin başlaması, bu tip sorumsuzluğu kutsayan insan yetiştirme metodunun panzehiri olacaktır” dedi.
Sorumlu: Siyaset
Deizmin okullarda yaygınlaşmasına ilişkin “propagandanın gücü”ne işaret eden Okumuş, “İletişim ve eğitim ortamlarında verilen bilgiler, takip edilen din sunumu hatta ekranın cazibesi üzerinden meydana gelen etkileşim, gerçek din olgusuna zarar veren boyutlara varmış gibidir. Siyasetçilerin oy kaygısıyla bunların önünü açmış olmaları, adeta bir virüs gibi bu tip düşüncelerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Bunun yanında, yasal eğitim kurumlarına alternatif olarak kurulan paralel medreselerde anlatılanlar, toplumun din algısını kökünden değiştirmektedir” ifadelerini kullandı.
10 YILLIK ARAŞTIRMASINI PAYLAŞTI:
Ciddi bir sorgulama var
Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fatma Günaydın’da “İmam hatip liselerinde inanç soru(n)ları” başlığı altında yaptığı gözlem ve mülakat verilerini paylaştı. 10 yıldır görev yaptığı imam hatip lisesindeki çalışmalarını aktaran Günaydın, “Kelam derslerindeki gözlemlerim ve zaman zaman uyguladığım anketlere göre İmam hatip liselerinde eğitim gören öğrencilerin de inanca dair ciddi soru ve sorgulamalarının olduğunu müşahede ettim. ‘Dindar nesil’ olarak yetiştirmeye çalıştığımız bu gençlerimiz için akaid kelam dersi özelinde daha itinalı çalışmaların yapılması gerekliliğini ifade etmek isterim” dedi.