OHAL ihraçları araştırması, kamu çalışanlarına yapılan eziyeti gözler önüne serdi. Diyarbakır merkezli SAMER’in işlerinden ihraç edilen 40 KHK mağduruyla yaptığı araştırma, yaşanan travmayı gözler önüne serdi. Görüşmeciler, atıldıkları için başka yerde iş verilmediğini ve gelecekle ilgili ciddi kaygı yaşadıklarını söylerken KHK’leri muhalifleri “hizaya çekme” sopası olarak değerlendirdi.
“KHK’lar Muhalifleri ‘Hizaya Çekme’ Sopası”
Sosyal ve Siyasal Araştırma Merkezi (SAMER), OHAL ilanı ile gelen KHK’ler ile ihraç edilenlerin toplumsal-psikolojik-ekonomik- hukuksal boyutlarına ilişkin yaptığı çalışmayla yaşanan tramvaları gözler önüne serdi.
“Hukuki yolların kapatılması mağduriyetleri derinleştiriyor”
15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK’lerle örgüt üyeliği tespit edilmemiş binlerce insanın kamudan ihraç edilmesinin ardından SAMER, “İhraçlar ve ihraçla yaşama deneyimleri” başlıklı çalışmasını yayımladı. Haklarında bir suçlama ve karar bulunmayan kişilerin ihraç edilmesinin toplumsal bir yara açtığı belirlenen çalışmada, “İhraçlarla birlikte oluşan büyük mağduriyetler, mağduriyetlerin giderilebilmesi için başvurulan tüm hukuki yolların kapanmış olması bu mağduriyetleri derinleştirerek büyütmektedir” tespiti yer aldı.
Diyarbakır özelinde yapılan çalışmada, ihraç edilen çok sayıda kadının geleneksel rollere zorlandığı, sosyal ve kültürel yaşamında içe dönük bir değişim yaşandığı, ciddi psikolojik yarılmalara yol açıldığına dikkat çekildi. Araştırmadan çıkan bazı sonuçlar şöyle:
İhraç nedenini bilmiyorlar: Yapılan çalışma sırasında sorulan “İhraç edilme sebebinizi biliyor musunuz?” sorusuna katılımcılar, neden ihraç edildiklerini bilmedikleri yanıtı verdiği kaydedildi. Bununla birlikte görüşmecilerin büyük çoğunluğu ihraç sebebi olarak muhalif oldukları, muhalif sendikaya üye oldukları ve iktidar partisi destekçisi olmadıkları için ihraç edildiklerini de eklediği gözlemlendi.
Tüm aile mağdur: “İhraç edildiğinizi öğrendiğinizde ilk tepkiniz ne oldu” sorusuna yanıt veren katılımcılar, bir ihraç dalgasını beklediklerini ancak listede isimlerini ilk gördüklerinde kısa süreli de olsa bir şaşkınlık, bir şok hali ve burukluk yaşadıklarını anlattı. Görüşmeciler, gelecek, aile, eğitim sorumluluğunu üstlendikleri aile bireylerinin geleceği gibi kaygılar yaşadıklarını ifade etti.
Hukuki süreç tıkalı: Görüşmecilerin tamamının sendikalarının hukuki desteği ile idare mahkemelerine dava açtığı belirlendi. OHAL komisyonu kurulacağı gerekçesi başvuruları reddedilen görüşmeciler, komisyona da başvurduklarını ifade etti.
Kadınlar baskı altında: Sosyal-kültürel-psikolojik sorunlar yaşadıklarını belirten kadın katılımcılar, ekonomik özgürlüklerini yitirmelerine neden olan ihraçların ardından eve kapatılma, geleneksel rollere dönme gibi sorunlarla yüz yüze kaldıklarını beyan etti. Çalışmaya katılan kadınların “Suçlu olmadığımı kanıtlamak zorunda kalıyordum. Kendi sorunlarımın yanında mahalle baskısı bunu artırıyordu. Güvencede olmamak duygusu kötü. Güven kırılması yaşıyorum. Tüm bunlardan dolayı gizli bir travma yaşıyorum, hissediyordum” ifadeleri de kadınlar üzerinde baskıyı gözler önüne serdi.
Hâlâ işsizler: Mevcut kredi borçlarının yükü altında olduklarını ifade eden katılımcılar, evlerini ya da arabalarını satarak ekonomik sıkıntılarını bir süre için dengelemeye çalıştıklarını beyan etti. 40 görüşmeciden sadece 12’sinin iş bulduğu bilgisi de çalışmada yer aldı. Özel sektörde çalışmayı deneyen görüşmecilerin bir kısmının ağır sömürü şartlarına dayanamayıp çalışmayı bıraktıkları, bir kısmının ise ihraç edildikleri için başvuruların reddedildiği belirtildi. İhraç edilenlerin KHK’leri “açlıkla terbiye etme yöntemi” olarak nitelendirdiği belirtildi.
Geri dönmek isti yorlar: Haklarının gasp edildiğini düşünen ve işlerine geri dönmek istediklerini belirten katılımcılar, işlerini gere alamamaları halinde ne yapacaklarına dair net bir yanıt veremediklerine dikkat çekildi.