02 Temmuz 2024 Salı
Ana sayfa » “Yandaş Yazar 3 Ay Önce Darbeyi Biliyordu”
“Yandaş Yazar 3 Ay Önce Darbeyi Biliyordu”

“Yandaş Yazar 3 Ay Önce Darbeyi Biliyordu”

Gazeteci Ahmet Şık Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonlara ilişkin çok çarpıcı bir hatırlatma yaptı. Şık, 15 Temmuz darbe girişiminden 3 ay önce yandaş yazar Fuat Uğur’un Türkiye gazetesinde yayımlanan yazısında darbe girişimine ilişkin ayrıntıları yazdığını gündeme taşıdı.

İşte Ahmet Şık imzalı o haberin ayrıntıları;

“Fuat Uğur 3 ay önce darbe olacağını yazmıştı”

“Zorlama yorumlarla suç icat edip yöntemini de subliminal diye tarif eden “bilirkişi” ve savcılığa biraz yardımcı olalım o halde. Öyle subliminal gibi anlaşılması zor sözcükler kulanmaya da gerek yok. Örneğini vereceğimiz yazılarda açık açık darbenin olacağı anlatılıyor. Hem de aylar öncesinden. Fuat Uğur, Türkiye gazetesindeki köşesinde 15 Temmuz darbesinden 3 ay önce iki ilginç yazı kaleme aldı. Uğur’un 2 Nisan’da yayımlanan ilk yazısı, “Cemaat’in ‘Hususiler’i darbe için Ankara’da toplandı” başlığını taşıyordu. “Hususi”, düzenlenen iddianamelere ve soruşturma evraklarına yansıyan bilgilere göre Gülen Cemaati’nin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki örgütlenmesine dahil olan askerlere verilen isim. Uğur, TSK’ye darbe çağrısı yaptığını iddia ettiği ve isimlerini vermediği kimi yazarları eleştirerek başladığı yazısında darbe olacağını yazıyordu.

“Darbe hazırlığını ihbar eden yazılar”

“Öncelikle emniyette, eğitimde, iş dünyasında ve yargıda ciddi oranda geriletilen Paralel Yapı heyecan içinde. Ordudaki cemaatçilerin yakında harekete geçeceğini fısıldamaya başladılar” diyen Uğur, “İşte tam da bu aşamada Hususiler’in haberi geldi” dediği yazısında şunları dile getirdi:

“Onlara ‘Cemaat’in Derin Adamları’ diyebiliriz. Kısaca CDA. Cemaat’in örgütlendiği her yerde imamların yanı sıra bu adamlar da vardır. Genellikle eğitim ve iş dünyasında örgütlenmeleri, iletişimi ve koordinasyonu sağlayanlar onlardır. Kendilerini saklarlar CDA’lar. Alınan her karara müdahale edebilirler ve imamların hep yanındadırlar.

Cemaat’in içinden bana çeşitli bilgiler aktaran kaynağım geçtiğimiz günlerde ‘Hususiler artık yer değiştiriyorlar’ demişti ve bunu yazmıştım. Ancak önceki gün çok yeni bir bilgiyi aktardı:

‘Hususilerin önemli bir kısmı Ankara’da toplandı…’

Neden peki?

‘Onlara yeni bir görev verilmiş. Fethullah Gülen 2016 yılında mutlaka halife olmak istiyor. Artık darbe çağrıları yapılmasının altında yatan sebep bu. Hususilere verilen görev de bununla ilintili. Yani, Hususiler, ordu içindeki Cemaatçi subayları uyandırmakla görevlendirildiler.’

Bu nasıl yapılacak? Anlatalım.

TSK içindeki Cemaat mensubu subayların kendilerini gizlemeye azami dikkat gösterdiğini ve Cemaat içi emir-komuta zincirinin dışında kalmak zorunda oldukları için yetkilileriyle hiçbir temasta bulunmadıklarını anlatan Uğur, “Bu subaylar çok dar kapsamda sadece birbirlerine zimmetliler. En fazla iki ya da üç kişi birbirini tanıyor ama bir zincirin halkalarını oluşturabilecek bağlantıyla irtibatları yok. İşte, Hususilerin Ankara’ya gidip yerleşmelerinin amacı bu. Cemaatçi subaylar arasındaki bağlantıyı sağlamak, onları zincirin halkaları hâline getirmek üzere parçaları bütünleştirmek. Çünkü Cemaatçi subayları oralara yerleştirenler onlar. Tek tek temasa geçiyorlar” iddiasında bulunuyordu.

Darbe için uygun bir zemin hazırlanması ve kaos ortamının da sağlanması için Cemaat’in PKK ile iş birliği yaptığını da öne süren Uğur, kendisi de kumpas mağduru olan Dursun Çiçek’e atıfla Cemaat’in istihbarat, bilgisayar ve insan kaynakları yönetiminde etkin olduğunu belirtip 15 Temmuz kalkışması sırasında yaşanan bir olayı 3 ay öncesinden duyuruyordu: “Şimdi soralım: Her türlü kumpası, iğrençliği, ahlaksızlığı ve sahtekârlığı yapabilen bu adamların istihbaratın içinde olmaları büyük tehlike değil midir? Ya Bilgisayar yönetiminde etkili olmaları? Bizzat Dursun Çiçek’in ıslak imzalı belgesini bile üreten bu şebeke bir MÜDAHALE emrini emir komuta zinciri içerisinde tüm kuvvet komutanlıklarına ve alt birimlerine gönderse ne olur düşünebiliyor musunuz? O emrin manipülasyon olduğunu anlayana kadar iş işten geçmez mi?..” (http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/590844.aspx)

“Devlet her şeyi biliyor”

Uğur’un konuyla ilgili bir sonraki yazısı ise, “Cemaatçi askerlere son uyarı: Tavuk ‘tar’da sayılır!” başlığıyla 21 Nisan’da yayımlandı. İddialarına kaynaklık eden kişinin Cemaat’ten ayrılmış olan Ümit Akdemir olduğunu belirten Uğur aralarında geçen bir sohbeti yazısında şöyle anlattı:

“Bir anısını aktardı bana. Yıl 2013. Mart-Nisan ayları. Yer Nahçıvan. Bugün Nokta dergisinin ismini kirleten Murat Çapan o sırada Cemaatin Nahçıvan imamı. Ümit Akdemir 2011’den itibaren Cemaat içinde Tayyip Erdoğan karşıtlığını tartışmaya başladığı için artık adı ‘Tayyipçi’ye çıkmış. O da o sıralarda Nahçıvan’da yurt müdürü. Bir gün Murat Çapan’ın ofisinde otururlarken dersaneler müdürü Şahin Uysal da geliyor ve başlıyorlar sohbete. Şahin Uysal, Ümit Akdemir’e dönerek ‘Senin Tayyibi ve Oltulu’yu bitireceğiz.’

Oltulu dediği Efkan Âlâ.

Sonra nasıl bitireceklerini anlatır. Hesaplamalarına göre Yüzde 16 oy oranları vardır. Ak Parti yerine başka partiye verip Erdoğan’ı devireceklerini söyler.

Ümit Akdemir de ona Zaman gazetesinin tüm abonelik yapısını bildiği için anlatır. Gerçek abone sayısı 400 bindir. Ailelerini ve 200 bini daha ekle. En fazla 1 milyon kişi. Onların da yüzde 30-40’ı yine Ak Parti’ye oy verir. Etkileyebileceğin oy potansiyelin sadece Yüzde 1, taş çatlasa 1,5…

O sırada Murat Çapan yerinden kalkar ve masasına geçer.

‘Ümit bey ben de biliyorum oyumuz en fazla senin hesapladığın kadar. Ama bizim sen de biliyorsun ki devletin kritik noktalarında arkadaşlarımız ve hizmete inanmış insanlarımız var. Onlar gerekeni yapacaklar.’

Bu konuşma 7 Şubat MİT darbesinden sonra, 17-25 Aralık darbe girişiminden de öncedir.”

Fuat Uğur, bu anıdan yola çıkarak darbe kalkışması hazırlığı yapıldığını ima ettiği yazısında Ümit Akdemir’in Cemaateki arkadaşlarına verdiği ilginç yanıtı da aktarıyordu: “Siz sanıyor musunuz ki emniyet sadece bizden. Bu yargıda da, bürokraside de böyle. Sanıyor musunuz ki devlet uyuyor. Hepsini takip ediyor. Emir yukarıdan geldiğinde harekete geçenler aynı zamanda kendilerini de ifşa etmiş olurlar. Devlet de onların zaten hizalanmasını beklemektedir ve büyük temizliğe başlar.”

Yazıda geçen, “Devlet de onların zaten hizalanmasını beklemektedir ve büyük temizliğe başlar” cümlesi, herkesin kafasında soru işaretleri bırakan bir dizi karanlık ve kuşkulu yanlar barındıran 15 Temmuz kalkışmasının “tiyatro” olduğuna inananlar için gerçekten hayli kullanışlı bir cümle. “Hususi” denilen yetkili Cemaatçilerin, subayları ikna etmeye çalıştığını belirten Uğur, “TSK içindeki kripto askerler artık darbe macerasına atılmak, kendilerini ateşe atmak istemiyorlar” diye devam ediyordu. Ancak darbe kalkışmasında yer almak istemeyen subayların “Sizi deşifre ederiz, hayatınız kayar” diye tehdit edildiğini de anlatan Uğur, subliminal yollara sapmadan açık açık şunları yazıyordu:

“Tekrar uyarmak gerekir ki Devlet onları izliyor. İstihbaratıyla, tüm silahlı kuvvetler hiyerarşisi olarak komuta kademesiyle, hükümetiyle, emniyetiyle, halkıyla, siyasetçisiyle, STK’larıyla bir bütün olarak devlet ‘suç’ işlemelerini bekliyor. Yani TAR üzerinde hizalanmalarını. Teker teker sayacaklar hepsini.

Oysa önlerinde farklı bir seçenek var.

Bu tehditlere pabuç bırakmayarak ve devletine, ülkesine ihanet etmemek. Silahlı kuvvetlerin emir komuta zincirine bağlı kalmak. Pensilvanya imamlarının ve hususilerinin ‘Sizi deşifre ederiz’ tehdidi karşısında devletle iş birliği yapma yolunu seçmek. Diğer seçenek ise dediğimiz gibi sonu belirsiz ölümcül maceraya atlamak.

Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor.

Hayır, kimsenin; ne Devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok.

Sadece ister soru çalarak ve sınav yolsuzluğuyla, ister normal yollarla girdiği hâlde devşirilerek kriptolaştırılan bu insanlar sonuçta vatanın evlatları. TSK’nın emek vererek yatırım yaptığı, yetiştirdiği asker ve subaylar.

Eğer bu akıl dışı hezeyanlara kulak verdikleri takdirde kendilerine yazık edecekler.

Ama en çok korktuğum da bu sıkışmışlıkla orduda intihar vakaları olabileceği.” (http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/591124.aspx)

Savcılar, söyledikleri doğru çıkan bu iddiaların sahibine bir soru yöneltmez mi?

Yazılar ortada. 15 Temmuz kalkışmasından haftalar önce kaleme alınmış bu yazılarda açık seçik darbe olacağı anlatılıyor. Öyle subliminal yollara başvurmaya gerek de duyulmamış. Hatta hükümetin, ordunun, MİT ve polisin ve hatta sivil toplum kuruluşlarının bile bu hazırlıkların farkında olduğu anlatılmış. Üstüne, “Darbeye kalkışmanızı bekliyorlar, böylece hepinizi avlayacaklar” diye de uyarmış. Savcılar, söyledikleri doğru da çıkan bu iddiaların sahibine bir soru yöneltmez mi acaba? 25 Temmuz 2015’te Cumhuriyet gazetesinin “Yurtta savaş, dünyada savaş” manşeti ile Aydın Engin’in yazısına “Cihanda sulh, peki yurtta ne?” başlığını uygun görmesinden yola çıkıp darbeden önceden haberdar olduklarına kanaat getiren “bilirkişi”yi haklı bulan savcılık size soruyorum.

Cumhuriyet Yayın Danışmanı da olan yazar Kadri Gürsel’in darbeden 3 gün önceki yazısında geçen kimi ifadeleri “örtülü ya da subliminal mesaj yöntemiyle darbeyi işaret etmek” anlamına geldiğini düşünüyorsunuz ya “Cemaat Ankara’da darbe planı yapıyor” diyen sonra da “Devlet her şeyi biliyor” deyip parmak sallayana bir sorunuz olacak mı? Yoksa bu kanlı kalkışmayı bilenlerin suçları mı örtbas edilmek isteniyor?

Bilirkişi” mi internet trolü mü?

Meçhul “bilirkişi”nin internet trolü olabileceğini düşünmemiz boşa değil. Çünkü Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturma dosyasının tüm çerçevesi internetteki sosyal medya araçlarında dile getirilmiş saçma sapan suçlamalarının bir araya getirilmesiyle çizilmiş durumda. AKP’li twitter trolleri ile Saray’dan beslenen medyacıların iftiraları, güya muhalif köşe sahiplerinin hezeyanları önce “bilirkişi” raporuna ardından da savcılık suçlamasına dönüştürülerek hazırlanmış bir soruşturma dosyası var karşımızda.

Twitter’de @tazemazi ismiyle boy gösteren bir kullanıcı hesabı var. Cumhuriyet gazetesine operasyonun yapıldığı 31 Ekim gün, bu hesaptan yapılan bir dizi paylaşım soruşturmanın mahiyetini de anlatıyordu. Burada dile getirilen iddialar ertesi gün Sabah’ın köşecisi Hilal Kaplan’ın yazısında kendi fikirleriymiş gibi aktarıldı. Trol görevi üstlenmiş bir twitter hesabında yazılanların Kaplan’ın Sabah gazetesindeki köşesinde yer almasını tesadüfle açıklamak mümkün. Ancak eşi Süheyb Öğüt’ün, aynı zamanda Saray’a damat olan Berat Albayrak’ın finansmanıyla bir dizi trol hesabı ve internet sitesini yönettiği bilgisiyle birleştirince tesadüf ihtimali zayıflıyor. (Konuyla ilgili Efe Kerem Sözeri’nin şu yazısına göz atmakta fayda var: https://goo.gl/Bp5VXM) Kaplan’ın yazısının yayımlandığı gün öğleden sonra iddialar, Anadolu Ajansı’nın soruşturma dosyasının detaylarını ele aldığı haberinde çıktı karşımıza. Sabah başta olmak üzere AKP medyasının yaygarayla duyurduğu iddialar, nihayetinde savcılık sorgusunda saçma suçlamaların delili olmuşlardı.