Türkiye’nin en çok aboneye sahip mobil operatörü Turkcell son aylarda ciddi bir prestij kaybı yaşıyor. Karaman’daki çocuk istismarının ardından Ensar Vakfı’na sponsor olmaya devam edeceğini açıklayan şirket, Twitter’da eleştirenleri mahkeme kararıyla sansürletmeye çalışarak tepkileri daha da üzerine çekti: Sadece Nisan ayında Turkcell avukatlarının 12 farklı mahkeme başvurusuyla sansürletmek istedikleri tweet sayısı 2554’e ulaştı. 2016’nın ilk dört ayında 600 bin abone kaybeden ve net kârı yaklaşık 20 milyon TL azalan şirket hakkında sosyal medyada güçlü bir boykot kampanyası yürütülüyor. Twitter’da @TurkcellBoykot adıyla bir hesap açıp boykot kampanyasına destek veren anonim ekiple Bianet’ten Efe Kerem Sözeri “DM” üzerinden bir röportaj yaptı.
İşte o röportajdan başlıklar;
“Ortak noktamız, çocuklara tecavüz edilirken sorumluların korunmasına daha fazla tahammül edemememiz”
Anonim Twitter hesaplarıyız. Birbirimizi dahi tanımıyoruz. Tamamen anonim kalmayı tercih ediyoruz, çünkü ne yaşımızın, ne aldığımız eğitimin ne de yaptığımız işin olan bitenle bir ilgisi var. Bu tür veriler ister istemez karşıdaki kişide bizim hakkımızda bir fikir veya peşin hüküm oluşturabilir. Odak dağılır. Şöyle demek yeterli: Kaçak vakıf ve dernek evlerinde çocuklara tecavüz edilirken sorumluların korunmasına artık daha fazla tahammül edemememiz ortak noktamız.
“AKP’li vekillerin araştırma komisyonuna hayır demesi bizi harekete geçirdi”
Mecliste çocuk istismarını araştırma komisyonu kurulması önerisinin AKP’li vekillerce reddedildiği akşam telefon veya bilgisayar başında aklımızı kaybedecek gibi olduğumuz an farkında olmadan kurulmuş olduk aslında. Nasıl kurulduğumuzu biz de bilmiyoruz çünkü her şey birdenbire ve kendiliğinden gelişti. Kimsenin birbirini örgütlemesine, hatta tanımasına dahi gerek kalmadı.
“Derdimiz sponsorluk değil. Korkunç bir olaydan bahsediyoruz”
Ticari bir şirketin elbette istediği kurumu destekleme özgürlüğü vardır. Sponsorluk da yapabilir reklam da verebilir, doğrudan doğruya maddi destek de verebilir. Bizim sorunumuz marka marka kim nereye sponsor oluyor onu araştırıp gündeme getirmek değil. Biz çok korkunç bir olaydan bahsediyoruz. Konu çocuklara tecavüz edilmesi. Kamu yararına çalışan bir vakıfta oluyor tüm bu olaylar. Kaçak evler açılıyor, oralarda küçücük çocuklara tecavüz ediliyor veya edilmesi gözardı ediliyor; bu konuda tedbir alınmıyor. Bunlar bir anda ortaya çıkınca gündemi sarsmış, milyonlarca insanın midesini bulandırmış ve vicdanları derinden yaralamıştır. Tüm bu skandallara adı karışan bir vakfa da, Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri sponsor olmuştur. Biz tüm dikkatleri olayın vehametine çekmeye çalışıyoruz aslında. Bundan dolayı diğer operatörler veya şirketlerin geçmişi de geleceği de ilgi alanımız değil.
“En ulaşılabilir olanı Türkcell”
Tabiki başka sponsorlar da var. Fakat bunlardan en ulaşılabilir ve geniş tüketici kitlesine sahip olanı Turkcell. Dolayısıyla boykot edilmeye en müsait olanı da Turkcell. Yani tutup da Ensar Vakfı’na bağış yapan yerel bir KOBİ’yi boykot etmemizin biz manası olmaz. Tepkimizi bir devlet kurumuna veya görevlisine yöneltsek “kişilik haklarına hakaret”le, hainlikle, hatta teröristlikle bile suçlanabiliriz. Ama cebimizden çıkan parayı hangi mobil iletişim şirketine vereceğimize karar verme hakkımız neyse ki hâlâ saklı.
“THY Turkcell gibi kolay ulaşılabilir değil”
THY bir havayolu şirketi olduğu için Turkcell’in aksine kolay ve yaygın şekilde boykot edilebilmesi mümkün değil. Tüketicileri bir mobil operatörün alternatifini kullanmayı teşvik etmek, havayolu şirketini değiştirmeye teşvik etmekten daha kolay ve sonuç alınabilir bir fikir. Ayrıca Turkcell’in hitap ettiği kesim de daha geniş. Hayatında hiç uçak yolculuğu yapmamış insanlar olabilir, fakat hayatında hiç cep telefonu hattı kullanmamış kişiler eminiz daha azdır. THY’yi boykot etmek yerine Star Alliance, Borussia Dortmund, Olympique Marseille vb. dünyaca tanınan ticari ortakları ve sponsor olduğu kuruluşlar üzerinde baskı uygulayarak çocuk tecavüzleri ve Ensar Vakfı ilişkisine dikkat çekmek istiyoruz. Bir çocuk tecavüzü skandalının merkezine oturmuş bir vakfın başkanının THY’de yönetim kurulu üyesi olmasından rahatsızlık duyup duymadıklarını sormak istiyoruz.
“Amacımız Turkcell’i batırmak değil”
Turkcell ve iktidar çevrelerinin rahatsızlık duyması kampanyanın etkili olduğunu düşündürtüyor. Zaten burada amaç, bir şirketi doğrudan doğruya batırmak değil, yapılan yanlışa dikkat çekmek, konuyu gündemde tutmak.
“Turkcell vazgeçerse biz de peşini bırakırız”
Turkcell, son zamanların en mide bulandırıcı skandallarından birinin odak noktası olmuş Ensar Vakfı ile sahip olduğu ticari veya kurumsal tüm ilişkilerini sonlandırdığı takdirde biz de boykotu sonlandırırız. O tweet ise, bir mobil iletişim şirketinin mahkeme kanalıyla bazı Twitter içeriklerine erişim engeli talep ederek iletişime ve haberleşmeye engel olmaya çalışmasının absürdlüğü ile alakalı. Turkcell bu hareketiyle bizi tahrik etti diyebiliriz.
“Bunun kişisel bir tarafı yok”
İnternet var olduğu sürece istediğimiz her şeyi bir şekilde insanlara duyurabiliriz. Bizden rahatsızlık duyanları çileden çıkaran şey de bu zaten. Bunun önüne geçilmesi mümkün değil. Bir deliği kapatırsanız insanlar başka delik açıp oradan bağırmaya devam eder. Herhangi birimiz için kişisel bir tarafı olduğunu düşünmüyoruz. Yarım saat içinde gündemin 180 derece değişebildiği, şaşırma eşiğinin gittikçe alçaldığı, gerçekten acayip ve sürreal bir yerde yaşıyoruz. Bu sebeple, diğer bir çok konu gibi bunun da gündemden düşmesini istemiyoruz. İnsanların profil fotoğraflarını Turkcell boykotuna adamaları konunun unutulmaması ve gündemde kalabilmesi için önemli.
Röportajın tamamını okumak için