Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “siyasi sapık” sözlerine Kılıçdaroğlu’ndan çok sert bir yanıt geldi. Kılıçdaroğlu;” Dolmabahçe’de oturup kadınlara, kızlara bakıyorum diyen sensin. Bu sapıklıktır” dedi. Kılıçdaroğlu “siyasi sapıklığı” da “parlamento önünde namus ve şerefin üzerine yemin edip, tarafsız olmamaktır” diye tarif etti.
İşte Kılıçdaroğlu’nun o sözleri;
İşte Kılıçdaroğlu’nun o konuşmasının tam metni;
“Senin Görevin toplumda huzuru sağlamak”
-Biz bir şeyi konuşuruz, bizi iktidar kanadı eleştirir. Başbakan, bakan eleştirir, partinin genel başkan yardımcısı eleştirir, biz de cevabını veririz. Bizim anlamakta zorluk çektiğimiz konu şu; Neden Cumhurbaşkanı bu tartışmaların odağı haline geliyor, her şeye maydanoz oluyor, ‘illa ben de konuşacağım.’ Kardeşim sen de sus. İki dakika sus, niye konuşuyorsun sen? Senin görevin, toplumda huzuru sağlamak, sağduyulu mesajlar vermek. Cumhurbaşkanlarından beklenen budur.
“Sen kimsin ben sana cevap vereceğim?”
-Ben Davutoğlu’na cevap veririm. Ama o diyor ki ‘boşverin Davutoğlu’nu, boşverin bakanı. Ben sana söylüyorum, sen bana cevap ver.’ Sen kimsin ben sana cevap vereceğim? Bizim muhatabımız değil o. Muhatap almak istemiyoruz.
“Dolmabahçe’de oturup kadınlara, kızlara bakıyorum diyen sensin. Bu sapıklıktır”
-Dün kullandığı ifadelere bakın. Emin olun önce sizlerden ve bizi izleyen yurttaşlarımdan özür diliyorum, onun kullanacağı cümleyi kullanacağım için. Yaptığım eleştiriye karşı, ‘sapık’ sözcüğünü kullanıyor. Peki ben soruyorum, o zata soruyorum; ‘Dolmabahçe’de oturup, Kadıköy’den gelen vapurlardaki kadınlara, kızlara bakıyorum’ demek nedir? Sapıklık değil mi bu? ‘Onları dikizliyorum’ demek sapıklık değil midir? Türkçesini söyleyeyim, bunun adı cinsel sapıklıktır. Söyleyen kim? Bizzat itirafı yapan Sayın Erdoğan. ‘Seyrediyorum’ diyor. ‘Bakıyorum’ diyor. Kime? ‘Kadınlara, kızlara bakıyorum’ diyor. Ya senin görevin Dolmabahçe’de oturup kadınlara kızlara bakmak mıdır? Böyle bir tablo olabilir mi?
“Parlamentoda çıkıp yemin ettin, tarafsız değilsin.Bu siyasi sapıklıktır”
-Siyasi sapıklığa gelince, daha güzel bir örnek vereceğim; bu zat çıkıp TBMM’de tarafsız olacağına dair, namusu ve şerefi üzerine söz verdi. Yemin etti, anayasanın gereği olarak. Şimdi ben soruyorum; Siyasi sapıklık nedir? Siyasi sapıklık; parlamentonun önüne çıkıp yemin ettikten sonra, o yeminini tutmayıp, namusunu ve şerefini çöp sepetine atandır. Açıkça söylüyorum. Namus ve şeref kavramının bu topraklarda ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Sen nasıl kalkarsın da bu toplumun en değer verdiği iki konuda, namus ve şeref konusunda böyle bir tavır takınırsın? Şimdi ben soruyorum, bunun adı siyasi sapıklık değil de nedir?
“Hem cinsel hem de Siyasi sapıklığın adresi Recep Tayyip Erdoğan’dır”
-Yeri gelince ‘kadınları yüceltiyorum’ diyor. Sen değil miydin, ‘al ananı da git’ diyen? Sen değil miydin, Soma’da yüreğe yanan gencecik insana ‘İsrail dölü’ diye bağıran? Şimdi kalkmış bize ders veriyor. Sapıklığın adresi, konuyu saptırıyor. Hem cinsel sapıklığın adresi orada, hem siyasi sapıklığın adresi orada. Açıkça söylüyorum; Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Kendisine elli kez çağrı yaptım, ‘senin cesaretin, yüreğin varsa gel kardeşim karşıma.’ Senin istediğin televizyon kanallarında artı, psikologların da olduğu toplantıda oturalım konuşalım bakalım, sapık kimmiş?
“Çocukların haklarını savunan yok”
-Önüne yatmak” sözüyle ilgili deyimler sözlüğünde iki anlam olduğunu dile getirdi. Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin “bir kimsenin önüne boylu boyunca uzanmak ve bir kişi veya kurumu korumak amacıyla elindeki imkanları kullanmak…Şimdi bunu alıp da cinsel bir alana çekmek nedir biliyor musunuz? Onların kafalarının arkasında neleri düşündüklerini gösteriyor. Tam bir ahlaksızlık örneği.Ensar Vakfı’nın önüne yatıyorsun, evet bir daha söylüyorum. Çocuklar tecavüze uğruyor, sen bakansın, çocukları koruyacağın yerde kalkıp vakfı koruyorsun. Bu benim ağırıma gidiyor. O çocuklar hepimizin çocukları.
“Sadece Aileden Sorumlu Bakan değil, Milli Eğitim Bakanı da Ensar’ın önünde yatmış vaziyette”
-O çocukları o tabloyu, o alanı hazırlayan kim? Ensar Vakfı’na o yurtları kim açtırdı? Kim görmezden geldi o yurtları? İmam hatip okulu müdür yardımcısı şunu söylüyor; ‘Bizim öğrencilerimiz Ensar’ın ve KAİMDER’in yurtlarında kalıyordu.’ Peki bu yurtlar yasal mı? Yasa dışı. Vali, kaymakam, emniyet müdürü, bakan, başbakan nerede? Biz bunları dillendiriyoruz, onlar kıyameti koparıyorlar. Kaldı ki ‘önüne yatmayı’ bizim siyasette kullanan kişi de kendi bakanları. Ben yeni bir kelime, yeni bir deyim icat etmedim. Kendilerinin kullandığı bir deyimi, kendileri için kullandım. Vatandaş için kullanırken bir şey değil, biz onlar için kullanırken kıyamet kopuyor. Sadece Aileden Sorumlu Bakan değil, Milli Eğitim Bakanı da Ensar’ın önünde yatmış vaziyette, el birliğiyle savunuyorlar. Bakın çocukların haklarını savunan yok.
“Karaman’da çocuklar tecavüze uğrarken konuştun mu?”
-Şimdi ben o diktatör bozuntusuna da seslenmek istiyorum; Çocuklar Karaman’da tecavüze uğrarken sen konuştun mu arkadaş? Ağzından bir cümle çıktı mı? Sen nasıl insansın? Gencecik, 9-10 yaşındaki çocuklar istismar ediliyor, kalkıyorsun Ensar’ı savunuyorsun, bu çocukları savunan bir cümle bile kurmuyorsun. Sende nasıl bir vicdan var, nasıl bir ahlak var sende? Kalkmışsın bir de bize saldırıyorsun. Sen hiçbir şey yapamazsın. Cürmün olsa, oturduğun yer kadar senin cürmün. Yakacağın yer o kadardır. Biz haklıyız, biz namusluyuz, biz çocuklarımızı koruruz. Çocuklarımızın yaban ellere teslim edilmesine karşıyız.
“O çocukların çektikleri acıları düşündünüz mü?”
-Soru bir; Bu yetki olmadığı halde bu vakıflar, bu dernekler bu yurtları nasıl açtılar? Soru iki; Milli Eğitim Bakanlığı ilk ve orta öğretimde bir yurt açtı mı, 14 yıldır iktidardalar? Adalet ve Kalkınma Partisi’nin parlamentoda olan kadınlarına da sesleniyorum; Sizin bakanlarınız KAİMDER’in, Ensar’ın önünde yatarken, onları canhıraş bir şekilde savunurken, siz hiç o çocukları düşündünüz mü? O çocukların ailelerini düşündünüz mü? O çocukların çektikleri acıları düşündünüz mü? O çocuklara bizim sahip çıkmamız gerekir diye düşündünüz mü? O çocuklar bizim yavrularımız, evlatlarımız diye düşündünüz mü? Bir annenin, çocuğunu sinek ısırsa yüreği dağlanır. Bunlarda nasıl bir ahlak, vicdan var emin olun anlamakta zorlanıyorum. Beni protesto ediyorlar, başımın üstüne, her türlü protestoyu yapabilirsiniz. Ben sizden sadece ve sadece bir şey bekliyorum, o çocuklara, evlatlarımıza, annelerine niye sahip çıkmıyorsunuz. O anneler, o çocukları ne için o yurtlara gönderiyorlar? Fakir oldukları, gelirleri olmadığı için. Ama istiyor ki anneler ‘Benim çocuğum okusun.’ Siz alıyorsunuz o çocukları iktidarın, bakanlıkların desteğiyle, karanlık ellere teslim ediyorsunuz. Biz bunu eleştirince de kıyameti koparıyorsunuz. Çok üzgünüm.”
“Namus ve şerefin ne olduğunu O’na öğreteceğim”
-(Ensar Vakfı’nda bir kere oldu diye vakıf mı kötülenir) diye bir cümle kullandı. Bu bir kere bir annenin yüreğini nasıl sızlatmaz ben merak ediyorum? Bu nasıl bir insani anlayıştır, boyuttur? Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bu konuda da ek açıklama yaparsa çok mutlu olurum. Gençlik kolları, diğerleri eleştirebilirler, biz de bize yapılan haksızlıklar konusunda yargıya gideceğiz. Bir çağrım daha diktatör bozuntusuna; burada kullandığım ifadeler dolayısıyla dava açmasını bekliyorum. Dava açmalı ki ben namus ve şerefin ne anlama geldiğini ona öğreteceğim. Namus ve şerefin bu ülkede ne kadar önemli olduğunu ve ne anlama geldiğini ben ona mahkemede öğreteceğim, bekliyorum, dava açsın.”