Türkiye sonuçları itibariyle travmatik bir seçim yaşadı. AKP dahil kimsenin beklemediği bir sonuç çıktı. Doğal olarak “gideceğim bu ülkeden” duygusu daha çok dışa vurmaya başladı. Bunda en büyük etken RTE/AKP yönetiminin yürüttüğü ötekileştiren, nefret ve öfkeyi körükleyen, kendileri dışında hiç kimseye yaşam hakkı tanımayan yönetim anlayışının etkisi çok büyük.
Peki gitmek çözüm mü? Hiç sanmıyoruz. Kavafis’in şiirindeki gibi belki de..
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
Aynı mahallede kocayacaksın;
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
Bir kesim gitmeyi istiyor. Başka bir kesim de kalıp mücadele etmeyi.. Herkesin ruh durumu biraz karışık. Hayal kırıklığı ile birlikte korku ve endişe de var. Hurriyet’ten Buse Özel Psikiyatristlere ülkenin ruh halini sordu. O psikiyatristlerden Doç. Dr. Haldun Soygür’ün söyledikleri önemli.
“Seçim sonuçlarının üzüntüsünü ya da sevincini unutmak için gereken sürede keskin bir sınır çizilemez. Tabii ki önüne bakmalı insanlar ama yaşadığımız şeyleri unutmamak gibi bir sorumluluğumuz da var. Soma’yı unutan, Ankara’da yaşananları unutan bir toplumdan bahsediyoruz. Şu anda Ankara tren garına yolunuz düşse hiçbir şey olmamış gibi, kenarda 3-5 çiçeğin bırakıldığı bir yer. Dolayısıyla biz toplum olarak yüzleşmiyoruz. Bu dünyanın herhangi bir yerinde bir şey olsa yer yerinden oynardı ve bunun üstüne sayısız çalışmalar, araştırmalar yapılırdı. Acıyı ya da kayıp duygusunu bastırmamak ama olgun bir şekilde yaşamak gerekir. Yok saymamak gerekir..”
Gazeteport olarak Gitmek isteyenlere niye diye sorduk.. Ve ayrıca Sosyal medyadaki gidicilerin ve kalıcıların yazdıklarını aldık..