Gazeteport

Karşı Oy Gerekçesinde Saklı Gerçekler

Yüksek Seçim Kurulu‘nun (YSK), referandum sonucunu belirleyen “mühürsüz oy” kararına tek karşı çıkan hakim Cengiz Topaktaş gerekçelerini tek tek anlattı. Hakim Topaktaş’ın “karşı oy” gerekçeleri referandumu şaibeli hale getiren kararın nasıl alındığını da gözler önüne serdi. İşte Hakim Topaktaş’ın karşı oy gerekçelerinde saklı olan referandum gerçekleri;

Hukuksuz Karar Üyelere Kısa Mesajla İletildi 

-Yüksek Kurulumuz 16/04/2017 tarihinde, ülkemizin doğu kesimindeki sandıklar açıldıktan sonra, ancak saat 17:00′ de açılması gereken sandıklar açılmadan önce, Yüksek Kurulumuza henüz hiç bir sandık sonucu intikal etmeden, saat 16:45’de mühürsüz oy zarfları ve oy pusulalarında geçerli sayılması gerektiğine dair karar vermiş, bu karar saat 16:50′ de sandık görevlileri ile birlikte Yüksek Seçim Kurulu üyelerimize kısa mesaj olarak bildirilmiştir.

-Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Kurulumuz 16/04/2017 tarihli 560 sayılı bu kararı,
sandık görevlilerinin yaptıkları hatalar nedeniyle seçmenlerin Anayasal oy haklarının ellerinden
alınmaması dışında bir gerekçeye dayalı olarak vermemiştir.

Bazı Üyeler Yasaya Aykırı Dedi Sonra Vazgeçtiler 

-Bu talep geldiğinde kurulumuzda konu tartışılmış bir kısım kurul üyelerimiz böyle bir kararın alınmasının 298 sayılı yasanın 101. maddesine uymayacağını dile getirmişler, bir kısım kurul üyelerimiz ise oy kullanan seçmenlerin iradesinin sandığa yansıması gerektiğini, bunun vatandaşların Anayasa ile güvence altına alınmış oy haklarını ellerinden almak olduğunu, görevlilerin hatası yüzünden vatandaşların oy haklarının ellerinden alınamayacağını söylemişler, daha önce Yüksek Seçim Kurulunun benzer kararlar verdiğinin değerlendirilmesi ve tartışılması üzerine bu karar oy birliği ile alınmıştır.

İtiraz Hiyerarşisi Uygulanmadı 

-560 sayılı karara katıldıktan sonra şimdi bu kararın yanlışlığını iddia etmenin gerekçesini yazmak zorunda olduğum için bunların açıklanması gerektiğini düşünmekteyim. Bu karar alınırken, bu konuda önceden karar vermemiz gerekmediğini, öncelikle sandık kurullarınca karar verilmesi gerektiğini, daha sonra ilçe ve il seçim kurullarına itiraz üzerine silsile yoluyla konunun bize gelmesi halinde karar verebileceğimize dair itirazlarımı kurulda belirttikten ve bunların kurulda kabul görmemesi üzerine, kararımızın şu anda kamuoyuna yansıdığı şekilde spekülasyonlara neden olabileceği de şahsım tarafından öngörülmediğinden, muhalif olmayarak aşağıda ayrıntılı olarak hatalı yönlerini anlatacağım Kurulumuz kararına katıldım.

YSK Kanun Koyucu Gibi hareket Etti

-560 sayılı kararımızdaki hatalı yönlerden en başta geleni kanun koyucu gibi hareket
etmemiz olmuştur. Anayasamızın 67. maddesinde ”Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara
uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette
bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.” denmektedir. 298 sayılı yasanın 98/4
maddesinde ise ”…üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı
yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür,
imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır.” denilmiştir. Aynı
yasanın 101. maddesinde ise; arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oyların geçersiz
sayılacağı belirtilmiştir.

Yasa Uygulanmalıydı Yapılmadı 

-Görüldüğü gibi Anayasamızın 67. maddesi ile vatandaşa oy verme hakkı
verilmiş, 298 sayılı kanunun 98 ve 101. maddelerinde ise oy verme hakkı kullanılırken, bu oy
verme hakkının sağlıklı ve düzen içinde yerine getirilmesi için kurallar konulmuştur. Kuşkusuz
belirtilen bu kurallar, dışarıdan oy pusulası ve zarf getirilmesini, dolayısıyla hile yapılmasını
önlemek amacıyla getirilmiştir. Vatandaşının oy verme hakkını Anayasa ile güvence altına alan
kanun koyucunun, 298 sayılı yasanın 98 ve 101. maddelerindeki düzenlemeyi yapmak suretiyle
vatandaşının oy hakkını elinden aldığını söylememiz mümkün değildir. Kanun koyucunun bunu
düşünmediğini veya düşünemediğini söyleyemeyiz. Kurulumuzun yerindelik denetimi yapması
da mümkün değildir. Bu itibarla 298 sayılı yasanın 98 ve 101. maddeleri Anayasaya aykırı
olmadığına ve böyle iddiada bulunmadığımıza göre uygulanması zorunludur

Anayasa İhlal Edildi 

Anayasa değişikliği gibi önemli bir halk oylamasının anlatılması noktasında, sivil toplum kuruluşlarının gerektiği gibi propaganda yapma haklarını kullanamamaları, seçim Kanunlarında yapılan değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağı kuralının gözardı edilmesi sonucu, radyo ve televizyon kanallarının sadece kendi görüşlerine yer vermeleri ile Anayasa değişikliği metninin halka anlatılmasında farklı görüşlerin eşit temsil edilmemesi ve 560 sayılı kararımızın yarattığı sonuç gözetildiğinde, Anayasamızın 67 ve 79. maddelerinin ihlal edildiği, bu nedenlerle seçimlerin iptali yolundaki başvurunun kabulüne karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, Yüksek Kurulumuzun sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.

Exit mobile version