Habertürk TV’de katıldığı programda “Beni yok etmek istediler” diyen ve “Ben şundan çok eminim, bu 80 milyonluk kitlede belki 80 kişi haricindeki herkes Fethullah Gülen’in belki bir dini lider olarak, belki eğitim hizmetlerinin güzelliği karşısında bir sempati beslemiş olabilir. Ama o 80 kişi hariç, hiç kimse 15 Temmuz gibi bir ihaneti düşünmemiştir” şeklindeki sözleri tartışılan Bülent Arınç, sosyal medyadan yaptığı açıklamada o sözlerini hedef alanlara yanıt verdi. Arınç’ın en sert yanıtı ise cem Küçük ve Fuat Uğur’a oldu.
Arınç’tan AKP Propagandistlerine: Bak Küçük Maşa…
Ahmet Hakan, Fatih Portakal’ın kendi sözlerini aktarma biçimlerini eleştiren Bülent Arınç, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ı ise isim vermeden “Bahçeli’nin ibrikçi başı” diyerek yanıtladı.
TGRT Haber’deki programlarında, Habertürk TV’deki sözlerini eleştiren Fuat Uğur ve Cem Küçük ikilisine yanıtında geniş yer veren Arınç, Fuat Uğur için “Eski muhalif, şimdi ne olduğu belli değil” ifadesini kullandı. Cem Küçük hakkında ise çok tartışılacak imalarda bulunan Arınç “küçük maşa” dediği Küçük’e “Siyasette en büyük güç, gücünü ve bildiklerini gizleyebilmektir” diyerek siyaset dersi verdi.
İşte Arınç’ın açıklamaları:
Habertürk TV’de yaptığım açıklamalardan sonra ülkemizin her bölgesinde ve mensubu olduğum Ak Parti camiasında yoğun tebrik ve teşekkür mesajı aldım.
“Halkımızın duygularınza ve düşüncelerine tercüman oldunuz” diyerek düşüncelerini ileten kanaat önderlerine ve siyasetçilere ben de buradan şükranlarımı ifade ediyorum.
Yaptığım açıklamalardan sonra, tebrik ve teşekkür mesajlarının yanı sıra, tepkilerini dile getirenler de oldu elbette.
Onlardan birisi de, kendisini Bursa’dan tanıdığım ve siuyaset hayatında Sayın Bahçeli’nin ibrikçiliğinden başka bir meziyeti olmayan bir zat!
Kendi ağzının bozukluğuna, kalitesine de çok yakışan; ama tertemiz Anadolu milliyetçiliğine hiç de uymayacak bir üslupla güya bana cevap vermiş.
Fesubhanallah!
Cevabı cevap değil ki karşı cevap vereyim.
Çocuk değil ki seviyesine ineyim.
Bu ibrikçi başının tüm hakaretlerini misliyele kendisine iade edip başka bir hususu izah etmek isterim.
“Kesretten kinaye” iye bir kavramın olduğunu ve hitabette zaman zaman kullanıldığını bilmeyenler olabilir. Normaldir.
Bu vesile ile isteyenler sözlüğe bakıp anlamını görebilirler.
“15 Temmuz öncesinde Fethullah Gülen Hareketinin eğitim faaliyetlerini desteklemeyen, 80 milyonda 80 kişi vardır” şeklindeki ifadelerimde, bir hitabet unsuru olan “kesretten kinayeyi” anlamadıkları için baartılı, aksi yönde fikir beyan edenler de olabilir.
Bunu da çok doğal karşılarım. Tepkilerine de saygı duyarım.
Ama!
Yıllarca yelevizyonlarda program yapan televizyoncuların, gazetecilerin ve kelli felli siyasilerin “kesretten kinaye” kavramını bilmemelerini düşünemem!
Yaptığım açıklamalarda başka hiç bir açık bulamayıp, sözlerimin gerçekliğinden “nedense” rahatsız olan bir grubun, “kesretten kinaye” yaptığımı bile bile ve ifadelerimdeki maksadın ne olduğunu anladıkları halde, art niyetli haber yapmalarına ve uzatılan mikrofonlara pervasızca konuşmalarında da ibretle şahit olduk.
Aynı saat diliminde, aynı günlerde, farklı kanallarda ana haber bültenlerini sunan Ahmet Hakan ve Fatih Portakal, reyting rekabetlerini bir adım daha öteye taşıyıp “kim daha art niyetli ve manipülatif haber yapacak” yarışına da girmişler.
Açıklamalarımın önünü arkasını kesip “kesretten kinaye” yaptığımı bildikleri halde, manipülatif haber yapınca kanallardan ve patronlarından aferin alırlar mı bilmem ama manipüle etmeye çalıştıkları izleyici ve okurlarının zekalarıyla alay etmekten vazgeçseler iyi olur.
Çünkü, 2017 dünyasındayız ve önünü arkasını kesip haber yaptıkları açıklamaların tamamı açık kaynaklarda bulunabiliyor. İzleyiciye ayıp oluyor.
Dünden bugüne yaptığım her açıklama, söylediğim her söz için kendilerinden yorum istenince mikrofon fırsatını kaçırmayan bazı grup başkanvekillerine de bir ricam ve tavsiyem var.
Ahmet Hakan ve Fatih Portakal’ın manipülatif haberlerine meze olmamaya gayret etsinler.
Zira kendilerinden bunu isteyebilecek bir ortak geçmişimiz var.
Ve son olarak;
İsmimin getiği her yerde, adıın anıldığı her konuda ipini koparmışçasıona saldıran ama bu zaman akdar haklarında konuşmak istemediğim isimlerini anmamaya özen gösterdiğim bir ikili var. Adeta Edi ile Büdü!
Geçmişi ve kökleri temiz ekranlarda, dava çilesi çekmiş ve ahireti göçmüş insanların kemiklerini sızlatırcasına, her sabah, her gün dillerinden zift saçmaya devam ediyorlar.
Sorsan, Ak Parti’nin en önde savunucuları (!)
O kiliden biri basın eskisi. Eski muhalif, şimdi ne olduğu belli değil. Daha bir kaç hafta önce İlhan Kesici’nin yer almadığı bir fotoğrafı, fotoğraftaki şahıs sanki oymuş gibi köşesine taşımış ve ona atfen “İlhan Kesici’nin bu sohbette söylediklerinden aklımda kalan tek şey davudi sesi ile yaptığı eleştiriler ve muğlak ifadelerdi” diyerek fotoğrafın hikayesini anlatmıştı (!) Pardon, uydurmuştu.
Allah’tan iki fotoğrafın gerçek hikayesini bilenler sonradan gerçeği anlatmıştı da, bunun yalanı yatsıyı görmemişti.
Kim bilir daha nice yalanları, daha nice uydurmaları vardır köşesinde. Halen bunun gibilere program yaptıranlara da yazıklar ve uğurlar olsun.
Diğer ise öbüründen daha küçük ve daha zeki (!)
En azında göz göre göre, kör gözün parmağına hesabı o kadar açık yalan söylemiyor.
Algı yönetim teknikleri açısından söylenmemesi gerektiğini de biliyor. Aldığı yoğun eğitimler, misyon ve görevinden olsa gerek. Her fırsatta şahsım ve bazı arkadaşlarım için “Parti kursunla da halktaki karşılıklarını grelim” diyen bu küçük maşa, en son yaptığım açıklamalarımdan sonra, zekasına yakışmayacak bir acemilikle yine racon kesmiş ve beni Manisa’dan aday olmaya davet etmiş.
Bak delikanlı!
Biz, partimizi bundan 16 yıl önce, bağımsız oalrak kurduk zaten!
Halktaki karşılığımız da, gücümüz de yine o halkın garantisindedir.
Halktaki karşılığımızı ve gücümüzü test etmek senin haddin değil!
İnsanlar senin için de; “Herkesi nasıl bu kadar kolay tehdit edebiliyor? Nasıl bu kadar pervasız olabiliyor? Gücünü needen alıyor?” diye soruyorlar. Aidiyet ve mensubiyetini bilenler biliyor da; bilmeyenler sormakta haklılar tabi.
Fakat senin de bilmediğin bir şey var. Öğreteyim, öğren ve artık sus!
Siyasette en büyük güç, gücünü ve bildiklerini gizleyebilmektir.”