Hoşgeldin Can röportajımıza seninle devam ediyoruz, hadi biraz keyif çıkaralım kim bu adam diyelim.
İş bulmasıyla işsizlik arasında genelde çok kısa mesafe bulunan, denk gelince editörlük gibi asla iyi bir para kazanamayacağın bir işle meşgul, arada bir iki-üç yere yazı yazan, öğrenciliği devam eden bir adam. Yossarian’ı bilir misin? Catch-22 kitabındaki karakter. Olağanüstü bir dönemdeki ufak ayrıntılarla boğuşan ironik adam. Kendimi biraz öyle hissediyorum şu sıralar.
Lev Troçki kim abi, nerede doğdu, nereli bu adam, anası babası ne iş yapar, kardeşi falan var mı?
Bu soru Sibel Can diyeti gibi bir soru. Neyse dur, magazini sonra konuşuruz. Troçki köylü bir ailenin evladı fakat bir farkı var, ailesi Yahudi ve doğduğu yer olan Çarlık Rusya’sında hiç sevilmezlerdi. Yani Yozgat’ın Alevi köyü gibi düşün.
Lev Troçki’nin geliştirdiği teorilerin, Leninizmden ne farkı var?
Şimdi bu aşırı zor bir soru. Şöyle diyeyim, PS4 ve Xbox360 arasındaki fark nedir? İlk başta birbirinden çok ayrı özelliklere sahiptiler, sonra ise birbirine benzemeye başladı özellikleri. Biraz buna benzetebiliriz. Troçki ve Lenin’de bunun gibi. 1901’de çok iyi arkadaştılar ve aynı şeyi savunuyorlardı. 1903’te Troçki farklı bir pozisyonda durmaya başladı. 1915’e kadar hiç yıldızları barışmadı çoğu başlıkta. Ama bir kronolojik fark diyelim, Troçki’nin 1908’de oluşturduğu Sürekli Devrim’in çizgisiyle Lenin yazdığı Nisan Tezleri’nin 1917’deki çizgisi aynı simetrik doğrultuya oturdu, o günden sonra zaten kesin siyasi ortak ve iyi arkadaş oldular. Şöyle iyi bir noktası var meselenin, Lenin’in yazdıklarına tamamıyla katılır Troçki geçmişiyle ilgili ve Lenin haklıydı der o başlıklarda. Lenin’den zaten sonradan ‘Aramıza sonradan katılan ama en iyi Bolşevik Troçki’dir’ demiştir.
Troçki Menşevik miydi? Bir de bu soruyu cevaplamadan önce Bolşevik ve Menşevik nedir, niye ayrılırlar, dertleri ne, her şey oradan başlıyor sanırım?
Menşevik temelde şu, Rusya geri bir ülke ve bu ülkede sosyalist devrim için şartlar uygun değil, bu yüzden örgütlenmiş işçi sınıfı ve köylülüğün burjuvaziyle iktidarda işbirliğini yapmasını, burjuva demokrasisinin gelişmesini savunuyorlar, YAE’cilik gibi. Bolşevik ise şu: Rusya’nın geri kalmışlığını kıracak olan güç yalnızca işçi sınıfı ve yoksul köylülüktür ve burjuvazi Rusya’nın geriliğiyle bağlaşık biçimdedir, işçi sınıfı demokratik devrimde iktidar olmalıdır diyorlar. 1917’de bu formülasyon gelişiyor Nisan Tezlerinde. Troçki menşevik miydi sorusu iyi bir soru, 5 aylığına filan diyebiliriz. 1903’teki ayrılık ve 1912’ye kadar süren boşlukta Troçki menşeviklerle çoğu zaman yıldızı barışmayan, biraz ayrı duran biri oldu. Lenin’in makalelerinde Troçki’nin izi sürülebilir bu anlamda. Troçki o makalelerde Menşevizmin dışında bir figür olarak ele alınır çoğunlukla.
Troçkist misin? Ahahhahaha goygoyu çok döner bilirsin, bazen senin de canını sıkıyor ya da sen de esprileri altan alıyor olabilirsin, bu goygoycuların derdi ne allasen niye hep Troçkizm üzerinden.
Kültürle ve zekayla alakalı bir şey. Basit, örgüt ağaları istemediği sürece çişe gidemeyenlerin, eleştiri bile yapamayanlar birlik sağlama araçlarından biri. Aile babası çocuğu ve anneyi döver istediğinde ama bir araya geldiklerinde aile olduklarını hissetmek için komşuları çekiştirirler gibi. Bir nevi AKP tarafından davar güdülür gibi güdülen ama mesele Kürtler olunca bir anda o tarafa yedeklenen MHP işte. Ben artık sadece zavallı diye bakıyorum ve üzerine çarpı atıyorum ‘bu da biraz gerizekalı herhalde’ diye.
Lev Troçki Kızıl Ordu’nun kurucusu ve komutanıydı değil mi? Nasıl kurdu bu orduyu pratikleri neydi?
1905 St. Petersburg’unda devrim var. Troçki işçilerin meclisi anlamına gelen Sovyetin başkanı seçiliyor, silahlı devriyelerden tut pek çok şeye kadar örgütleyici oluyor. En önemli deneyimi bu diyebiliriz. 1917’de ise Ekim ayaklanmasını planlayan dar kadronun bir parçası. Püf noktası şu, Troçki bir şeyleri yapabilen bir adam. Yani uygun ortamı verdiğinde araştırıp, deneye yanıla o işin yapan biri.
Troçki ve Stalin arasında süren gerginlik ve sürgün nedeni sence neydi, nereden başlıyor bu mevzu aralarında, ideolojik fark neydi, hala Stalinistler ile yıldızınız barışmıyor mu?
Hikaye temelde şu: Troçki Sovyet Rusya içerisinde bir şeylerin ters gittiğini düşünüyor. Bu ters gidişin tarihsel yönleri var, örneğin dünyanın durumu ve Rusya’nın durumu gibi. Bu gidişat içerisinde yükselen bir bürokrasi var ve bu bürokrasi işçi sınıfından daha ayrıcalıklı. Bu bürokrasi neredeyse 100 senelik bir geçmişe sahip devrimci geçmişin etik ve ideolojik kazanımlarını paramparça ediyor, Stalin ise onun lideri.
Stalin bu noktada Thermidor’u oynuyor yani Fransız Devrimindeki. Bugünki Stalinsitler mevzusu ise bana biraz komik bir tanımlama geldi, çünkü Stalinist olmak çok daha ciddi bir şey, karikatürü olabilirler ancak. 1000 kişilik tarikatın ufak tanrısını oynayan, çok basit insanlardan ibaretler esasında, işçi sınıfının umurunda değiller. Benim bakış açım ne kadar açık ve gerçekçi tartışabildiklerine, neyi yapabildiklerine göre değişiyor. O yüzden tam tanımlayamam şöyle iyi veya kötü diye.
Abi bilirsin Engels, Marx, Stalin, Lenin, Mao hep aynı posterlerle anılır. Neden Troçki bunların arasında değil, onu diğerlerinden ayıran fark nedir?
Soruya müdahale edeyim izninle, doğrusu Yunanistan’da, Fransa’da, Latin Amerika’da hatta Sri Lanka ve Pakistan’da bile Troçki resmi diğerlerinin yanında taşınır. Bize özel bir durum var evet, Türkiye solu enternasyonal alandaki teorik tartışmalarda belli başlı noksanlıklara sahip. Troçki ise bence bunlardan ayrılmaz, hepsi gibi bir devrimcidir hatalarıyla doğrularıyla.
Troçki 4 yıl boyunca Büyükada’da yaşadı. Türkiye’de ne işi vardı, neler yaptı orada?
Sürüldü ülkesinden ve adada kitap yazdı, fraksiyonunu toparladı, Rum balıkçılarla rakı balık yaptı, Moda sahilde kayıkla gezdi.
Bizim ülkede Troçkizm akımı ilk kimle başladı sonra ilk hangi Troçkist parti kuruldu, biraz ülkemizdeki troçkizmden bahsetsene, yemin ederim benim aklıma hep Doğan Tarkan geliyor.
Doğan Tarkan deyince sinirlerim oynadı yahu, yapma böyle bir şey bir daha. Türkiye’nin ilk gerçek Troçkisti Masis Kürkçügil’dir, onun çabaları çok etkilidir diyebilirim. İlk parti ise zor bir soru, çünkü kendine parti diyen örgütler var 78’den beri ya da parti gibi hareket eden gazete çevreleri var 90’lardaki gibi. Orası biraz karışık yani.
Biraz magazinsel soru sorayım, Troçki ile Frida Kahlo arasında ne vardı? Sevgililer miydi neydi durumları.
Bu soruyu yanıtlamak zorundayım değil mi? Frida Kahlo sanatı filan konuşsaydık keşke, neyse. Belgeli bir şey yok ama öyle olduğu söylenir. Yani bunu bir Pazar Keyfi gibi ele alamam şu an, ayıp olur.
Gelelim Troçki’nin ölümüne, neden İspanyol bir komünist onu öldürdü, sen de bunun Stalin tarafından yapılan bir suikast olduğunu mu savunuyorsun? Öldürülme nedeni ve ilerleyen süreçlerden biraz bahsetsene.
Mercader inanmış bir adam ve inanmışlığının sonucunda Troçki’ye saldırıyor. Bir fanatiği sorgulamanın manası yok bana göre bu anlamda ama baştakileri? İşte mesele orada. Çünkü Mercader’in davasında Meksika Komünist Partisi yardım ediyor, Mercader’in annesine Stalin nişan veriyor, SSCB’de madalya yağıyor ona. Troçki suikastının kim tarafından teşvik edildiğini kanıtlamak için daha ne lazım? Daha GPU’nun liderlerinden Orlov’un itirafları var ama uzun sürer. Neyse, suikastın arkasındaki motivasyon şu: Stalin yaklaşan bir savaşta muhtemel rakiplerini ortadan kaldırarak iktidarını güçlendiriyor, bunu da Troçki’ye Japon, Alman işbirlikçisi gibi deli saçması iftiralar atarak başarmak istiyor. Öldürüyor ama sonuç ortada, Troçki’nin adı bugün son derece temiz, Stalin’i ise dememe gerek yok.
Güzel bir röportaj oldu sağ olasın Can, buradan solcu tayfaya son olarak ne demek istersin?
Sen sağol, durum umutsuz gözüküyor olabilir ama Marx’ın 1850’de yaptığı gibi düşünün, bazen işler çok kötü gider ve sabretmek lazımdır. Sabrederek çalışmak, sabrederek bir taraftan hayatı yaşamak. Sonra bir bakarsın bir Paris Komününe veya bir Gezi’ye uyanmışsın.
Röportaj yapan: Ozan – @norskdark twitter
Röportaj veren: Can – @invictuspatriae twitter