Gazeteport

Lümpen İslamcının Favori 6 Ekmek Kapısı

Milli Görüş’ten AKP’ye uzanan dünya üzerindeki Sünnilerin süregelen cihadına destek vermek ve onlara liderlik etmek fikriyatı, siyasal islamcının anlam dünyasında belirleyici olmuştur. Seçim sonrası balkon konuşmalarında Türkiye’deki şehirler ile birlikte kazananlar arasında sayılan Saraybosna, Gazze, Kahire vb. şehirler bize bazı ekmek kapılarının adresini gösteriyor. Sünni coğrafyası sembolizmi dışında, siyasi cinayet ve katliamlar da itinayla faydaya tahvil edilir.

1-Bosna Savaşı ve Aliya İzzetbegoviç

Twitter’da Aliya’nın düşük kalibre aforizmalarını paylaşan AK Troller, kendisinin aynı zamanda Nazilerin 13. SS Tümeni’nin bir üyesi olması ile de gurur duyar. Nazi işgali döneminde Sırp milliyetçileri ( çetnikler ) ile de müttefik İzzetbegoviç, işgale direnen partizanları temizlemeye çalışıyordu. Yugoslavya Savaşı’nda ise İzzetbegoviç, anti komünist blok, ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye tarafından desteklenen “Bilge Kral” oldu. Yugoslavya’nın dağıtılmasında dinler arası savaş konsepti için büyük işlev gördü.

90’ların başında cihad için Bosna’ya ulaştırılmak üzere milyonlarca lira toplanan Milli Görüş içinde bu paraların yarısının Bosna’ya hiç ulaşmadığı ortaya çıktı. Bosna yolsuzluğu ile ilgili açılan davada Süleyman Mercümek hapis cezasına çarptırıldı.

2-Filistin Davası ve Gazze

Filistin konusu siyasal islamcıya en yakın ekmek kapılarından biri. Birkaç farklı açıdan fayda sağlanabiliyor. Örneğin bugünlerde Diyarbakır ya da Cizre’den gelen bir fotoğraf bilgisayara kaydediliyor, mağduriyet devşirilmesi gereken anlarda Gazze etiketi ile paylaşılıyor.

Türkiye’nin İsrail ile her yıl yeni rekorlar kıran ticareti, Mavi Marmara Davası’nın 20 milyon dolara kapatılması, Filistin vatandaşlarına vize uygulaması ekmek kapısının kapanmasına mani değil.

3-Mısır ve Müslüman Kardeşler

Tayyip Erdoğan, birkaç seçim Mısır’da öldürülenlere ağlayarak takipçilerine bu ekmek kapısının anlam ve önemini hatırlattı. Mısır’da Mübarek’in gitmesini isteyen insanlar, aynı meydanda Tahrir’de bu sefer Müslüman Kardeşler’e direniyordu.

Eski ile hesaplaşmak için iktidarı alan Mursi ve Müslüman Kardeşler, AKP’nin de desteğiyle Mısır’da kısa bir diktatörlük denemesinde bulunabildi. 2013 yazında Kahire Stadyumu’nda Mursi, kendisini protesto edenlere karşı Selefi din adamlarını yanına aldı. Şiilerin öldürülmesi gerektiğini söyleyen Selefi din adamları ve Mursi el ele Mısır’da isyan ateşini büyüttü. Mübarek de Mursi de halk protestolarının ardından askerin müdahalesi ile iktidardan uzaklaştırıldı. Mübarek için askerin devreye girmesine ses çıkarmayan AKP; desteklediği Mursi iktidardan olunca darbe karşıtlığı ekmeğine koşturdu. Çünkü taşra kurnazlığı bunu gerektiriyordu.

4-Yasin Börü Cinayeti

Kobane protestoları sırasında işlenen Yasin Börü cinayeti, hem Gezi Direnişi’nde öldürülen Berkin Elvan cinayetini kapatmak için hem de Kürt Hareketi’ne ve Demirtaş’a saldırmak için AKP’lierin ekmek kapısı oldu.

Yazılı ve görsel medyada Yasin Börü cinayeti, Berkin Elvan cinayetinin hesabını soranları susturmak için kullanıldı. Yasin Börü cinayetinin devam eden davasında 21’i tutuklu, 34 kişi yargılanıyor. Bu davaya dahil edilen gizli tanığın teşhis ettiği 3 kişinin cinayet tarihinde askerde, cezaevinde ve hastanede olduğu kanıtlandı.
Berkin Elvan davasında ise; şüpheli polislerin ifadeye çağrılmasına savcılık tarafından izin verilmedi. Olay sırasında orada bulunan 21 polisin kimlik bilgilerinin incelenmesi için Adli Tıp’tan beklenen rapor aylarca gelmedi. Seçim mitinglerinde ailesinin yuhalatılması konusu ise siyasal İslamcıları ayrıca mutlu etti.

Siyasal islamcılar Yasin Börü cinayeti ile ilgili Selahattin Demirtaş’ı suçladı. Demirtaş’ın Kürt halkını Kobane için protestoya çağırması kriminalize edilerek Yasin Börü cinayetine bağlandı. Böylece “bir taş ile iki kuş” vurmuş oldular, hem Gezi’deki cinayetlerin sorumluluğu örtüldü hem de yeni bir “sorumlu” bulundu.

5-28 Şubat 1997

Ortalama bir siyasal İslamcının yılda birkaç kez önünde yattığı ekmek kapısıdır. Sıkışılan noktada “28 Şubat’ta neredeydiniz?” sorusu ortaya atılır. 28 Şubat 1997 postmodern darbesine gelinen süreçte islamcı ve liberal yazarların işlerinden kovulması, türbanlıların üniversite mücadelesi ve ikna odaları öne çıkarılır. Sadece İstanbul Üniversitesi’nde görülen bir örnek bütün Türkiye’de yaşanmış gibi anlatılır.

96 yılındaki Susurluk Skandalı’ndan, dönemin Başbakanı Erbakan’ın Susurluk Skandalı’nı ( aranan bir suçlu ile emniyet müdürünün aynı arabadan çıkması ) protesto edenleri “glu glu dansı yapıyorlar” diye tanımlamasından bahsedilmez. Dönemin yaygın eylemi “sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık” ile ilgili Şevket Kazan’ın mezhepçi “mum söndü oynuyorlar” ifadesi hatırlanmaz.

Sermaye ve ordunun yarım kalan operasyonu sonucu Milli Görüş hareketi içinden çıkan “ılımlı islamcı” AKP arkasına uluslararası desteği de alarak iktidara yürüdü. Bugün medyada ve üniversitelerde yaşananlar AKP’lilerin 28 Şubatçılardan çok şey öğrendiğini gösteriyor.

6-Üniversitede Solcudan Dayak Yemek

Her siyasal islamcının mutlaka böyle bir mağduriyet hikayesi vardır. Bu hikayelerden de oldukça fayda sağlanır. Bu ekmek kapısı genelde şöyle aralanır; siyasal islamcı devlet eliyle/izniyle gerçekleştirilmiş herhangi bir katliamı veya cinayeti kutsar. Bu cinayetin/katliamın yıldönümünde kampüste lokum dağıtmayı düşünce özgürlüğü olarak tanımlar. Lokum dağıtalacak kadar neşeli bir ruh hali içinde değilse, en azından katliamı/cinayeti protesto edenlere saldırabilmelidir. İkisini de yapamıyorsa, orada “Stalinist, vahşi solcular” vardır. Bugün bile, iktidarın, yargının, medyanın ve devletin kolluk kuvvetlerinin arkasında olduğu durumda bile, bir siyasal islamcı üniversitede solculardan dayak yediğini anlatabilmektedir. Aynı siyasal islamcı bir sonraki cümlesinde cesaretleri ile dünyayı nasıl titrettiklerinden bahsedebilir. Bu hızlı geçiş faydanın nereden geleceğine bağlıdır. Mağduriyet gerekiyorsa solcudan dayak yenir, güçlü görünmek isteniyorsa Suruç’ta öldürülen solcular ile dalga geçilir.

 

Exit mobile version