Michael Punke’in aynı adlı romanından Mark L. Smith ve Alejandro Gonzalez Inarritu’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği Diriliş “The Revenant” filmini izlediğimde beni etkileyen konusundan ziyade bana yaşattığı deneyim oldu. En çok etkisinde kaldığım nokta filmin belli yerlerine hâkim olan beyazlık ve yaşadığım üşüme hissiydi.

Terlemek Düşünmektir

12 dalda Oskar adayı olan filmi izlediğimde Leonardo Di Caprio’nun canlandırdığı “Hugh Glass” karakterinin ayı saldırısı sonucunda yaşadığı bedensel olarak çektiği acıdan ziyade zihinsel dönüşümü beni çok etkiledi. Öyle ki insanın bedensel saldırı ve aldığı ağır darbeler sonrası ölümü beklerken düşünecek ne çok şeyi olduğunu ve bir yandan da hayatta kalmaya çalışarak birçok savaş verdiğini görüyorsunuz. Di Caprio’nun ateşler içerisinde ve yüzünden akan terlerde bu düşüncenin işaretlerinden birisi. Ferdinand De Saussure’un Göstergebilim adıyla öngördüğü geniş göstergeler biliminin öncülerinden olan Roland Barthes der ki; “Ter, göstergedir. Kendi içerisinde bir şeyler tartıştığının göstergesidir. Terlemek düşünmektir ve bedensel çabayı gösterir.”

Cehennemin Dibi Buzdur

“Revenant”ın Fransızca da kelime anlamı; hayalet, hortlak, hayata dönen kimse veya şey. Bu bana İtalyan ozan “Dante Alighieri” nin büyük yapıtı “İlahi Komedya”yı hatırlattı. Sonradan gördüklerimde eklenince iyice kafamda pekişti diyebilirim. “İlahi komedya” eserinde Dante, hayal edilenin aksine Cehennemin dibinin buzlarla örtülü olduğundan bahseder. Ayrıca İlahi Komedya’nın birinci cildi olan “Cehennem” de ‘karanlık bir ormanda’ yolunu şaşırdığını şöyle anlatır; “Karanlık bir ormanda buldum kendimi, çünkü doğru yol yitmişti” (CEHENNEM/1. Cilt/ 1.Kanto)
İlk kez bir filmde rol alan gerçekte Texas’da benzin taşımacılığı yapan bir kamyon şoförü olan Arthur Redcloud’un canlandırdığı “Hikuc” karakteri “Glass” karakteri ile aynı olayları yaşamıştır. Hikuc, Glass’a göre farklı bir açıdan bakar olaya. Hikuc, sarf ettiği felsefi sözlerle “Kalbim kanıyor ama intikam yaratanın ellerindedir.” Yaşanan dünyada insanın intikam alamayacağından bahseder ve Glass’a doğru yolu gösterir. Filmin sonunda Glass’ın Fitzgerald’ın canını bağışlamasından da bunun etkili olduğu görülür. Bu yol gösterme olayı “İlahi Komedya”da Dante’ye yardımcı olan “Vergilius” karakterini çağrıştırdı ben de. “Vergilius” eser de “insan aklını” simgeler.

Styks”e Batmış Günahkâr Ruhlar

Ayrıca “Tom Hardy” nin canlandırdığı “John Fitzgerald”ın öldürüldükten sonra nehre bırakılması da “İlahi Komedya”da bulunan ölüler ülkesinin nehri “Styks”e batmış günahkâr ruhları getirdi aklıma.
Ayı ile dövüştüğü sahneside Glass, ayıyı sol tarafından vuruyor sonrasında defalarca bıçaklayarak öldürüyor. Filmin finalindeyse nehir kenarında Glass ile Fitzgerald’ın kapıştıkları sahneden de bu olayın bir benzeri yaşanıyor. Glass önce Fitzgerald’ı sol omzundan vuruyor sonra bıçaklayarak öldürüyor.

Oscar İçin Çiğ Ciğer Yemek

Leonardo Di Caprio’nun verdiği röportajlarda oyunculuğunda hiçbir şeyden ödün vermediği anlaşılıyor. Bizon ciğeri yeme sahnesinin çekileceği gün kendisine uzatılan kırmızı jelâtin kekin çok gerçek dışı duracağını düşünerek, vejetaryen olmasına rağmen çiğ ciğeri yediğini söyleyen Caprio, çekim sırasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: ‘’Ciğerin kötü tarafı etrafının zarla çevrili olmasıydı. Bu zarı ısırdığınızda ağzınızda patlayarak balon tadı veriyordu.’’ Film için ateş yakmayı, Pawnee ve Arikara dillerini konuşmayı öğrendiğini belirten ünlü oyuncu dondurucu soğukta 7 ay boyunca uzun çalışma saatleri süresince vücudundaki yara izlerinin oluşturulması saç ve makyajının yaklaşık 5 saat sürdüğünden söz ediyor.
Kronolojik sıraya göre 80 günde çekilmesi planlanan film, soğuk hava koşulları, çekim alanlarının uzaklığı ve yönetmen Alejandro ve sinematograf Emmanuel Lubezki ‘nin maksimum gerçekçiliği yakalamak adına doğal ışık kullanma istekleri nedeniyle toplamda 9 ay sürdü.
Çekimler ABD’de Montana dağları, Kanada’da Albert eyaletinin en büyük kenti Calgary, Güney Arjantin dâhil toplam 12 ülkede yapıldı.

Efe Teksoy