Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’tan hukuk eleştirisi: Her şeyden önce insan olmaktan utandım. Sonra da bu yapılanların tersini anlattığım öğrencilerimden, en acısı ve korkuncu da hukukçu olmaktan utandım. İlk kez ülkemdeki adalet, yargı anlayışından tiksinti duydum.
İEski Yargıtay Başkanı ve Hukuk Profesörü Sami Selçuk, AKP hükümeti ve savcılara bir mektup yazdı. İşte o mektuptan satırbaşları;
Merak ediyorum “acaba orada mısın?” Oradaysan lütfen bir insan/yurttaş olan bana iyi kulak ver!
Kendisini yüz yüze tanımadığım, ama iktidarınızın seçtiği eski bir Rektör, önceki günlerde feryat ediyordu. Tam dört gün boyunca suçunun ne olduğu kendisine bildirilmeksizin gözaltında tutulduğunu, ama ayrıcalık tanınıp bir battaniye verildiğini, ömründe ilk kez kitap okumaktan yoksun bırakıldığını yana yakıla anlatıyordu. Bilmiyorum, bu sesi duydun mu, duyabildin mi?
Neden biliyor musun? Gözaltına alınan ve aralarında kalp, kanser hastası da bulunan ötekiler ya da daha doğru bir anlatımla ötekileştirildikleri anlaşılanlar, eksi 4-5 derecede çoğu battaniyesiz, spor minderleri üzerinde kendi giysileriyle uyumak zorunda kalmışlar. Bunların aralarında 70, 80 yaşında olanlar, bir buçuk yaşındaki çocuğunu izin verilmediği için iki gündür emziremediğinden yakınan kadınlar varmış. Ancak kendisine battaniye verilen Rektör’e göre, bu durum işkence ile farkı gösteren “yetmez ama evet” anlamında bir ayrıcalıkmış!?
“İlk kez ülkemdeki adalet, yargı anlayışından tiksinti duydum.”
Dehşete düştüm. Her şeyden önce insan olmaktan utandım. Sonra da bu yapılanların tersini anlattığım öğrencilerimden, en acısı ve korkuncu da hukukçu olmaktan utandım. İlk kez ülkemdeki adalet, yargı anlayışından tiksinti duydum.
27 Mayıs 1960 hükümet darbesinde olanları bir yedek subay öğrencisiyken darbenin çirkin yüzünü görmüş biri olarak o dönemde bile gözaltına alınanların, yakalananların güvenlikleri ve sağlıkları devletin güvenilir kollarına ve iktidara emanet edilirdi.
Sana soruyorum, Sayın İktidar, Adalet ve İçişleri bakanlığı koltuğunda oturanlar, sizlere de soruyorum.
Yoksa sizin döneminizde bu temel ilke değişti de benim mi haberim olmadı? Ne zamandan beri devlet, devlet ve uygarlık öncesi oymak dönemlerinin tiksinti uyandıran ilkel öç dürtüsüyle davranıyor? Polis Akademisi’nde bir yıl ders vermiş biri olarak biliyorum ki, orada bu yapılanların tam tersi öğretiliyor.
“Haklarıma ve özgürlüklerime “iktidar, benim” diyerek dokunamazsın.”
Ben bir insanım ve Anayasa’sında “hukuk devleti” yazan Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuştan hak ve özgürlüklerle donatılmış bir yurttaşıyım. Sözde bir Devlet’in ne “ra’iyye”si, ne “tâbi”si, ne “köle”si, ne “pleb”i, ne “parya”sı ne de eski dönemlerin “kış geliyor” deyince “titremeye hazırım” diyen bir “kalender”iyim. Tam tersine hukukun vazgeçilmez bir öznesiyim. Bu yüzden hak ve özgürlüklerim konusunda seninle asla ve kata pazarlık yapmam. Evet, sen iktidarsın, ama kendi yasal sınırların içinde kalırsın, haklarıma ve özgürlüklerime “iktidar, benim” diyerek dokunamazsın.
“Dilerim Hitler gibi kitaplar yakılmaya kalkışılmaz”
Dilerim Hitler gibi kitaplar yakılmaya kalkışılmaz, benim ülkemde. Yakılmak bir yana kitaptan korkulmasından bile tiksinirim ben. Seni de, bütün sağduyulu ve kültür vurgunu insanları da tiksinmeye çağırıyorum.
Kendileri yasaları çiğneyenlere yasalar nasıl emanet edilebilir?
Yukarıdaki hükümler yürürlükte iken bu yapılanlar yanlış ve hukuka aykırı ise, Rektör’ü gözaltına alan yargı merkezinin savcıları, kamunun haklarını savunmakla yükümlü meslektaşlarım, sizlere de sorularım olacak elbette: Bu davranışları yapanlar, suç iddiasıyla olaya el konulduğu andan itibaren sizlerin buyruğunda olduklarına göre, bu cüreti nereden ya da kimlerden alıyorlar? Basın olayı ilk günden herkese duyurduğuna göre, hukuksuzluğun çarkları döndüğü sırada sizler sahiden neredeydiniz? Olaya el koydunuz mu?
Duyduğunuz halde olaya el koymamışsanız, Türk Ceza Yasası’nın 257/2; bundan dolayı bir ölüm ya da yaralanma olsaydı aynı Yasa’nın 88 ya da 83’üncü maddelerini çiğnediniz demektir.O zaman kendileri yasaları çiğneyen insanlara yasaların uygulanması nasıl emanet edilebilir?