02 Temmuz 2024 Salı
Ana sayfa » Az mı Çile Çektik!
Az mı Çile Çektik!

Az mı Çile Çektik!

Birçoğumuzun algı ikliminde yeri olan bir deyimdir “çile çekmek”. Üzüntülü, sıkıntılı zamanlarımızı anlatır usulca. Acaba aranızdan kaç kişi bunun bir diğer anlamının da akla hayale gelmeyecek bir istikameti işaret ettiğini bilir? Bilenler bilmeyenlere anlatsın, diyecek halimiz yok! Anlatacağız artık…

yay

Yay Germek

Efendim, Osmanlı’da “çile çekmek” denince ilk akla gelen, “yay gerip kiriş çekmektir”; yani, “ok atmak”. “Az mı çile çektik yahu” diyen biri, az mı kiriş çekip uzak mesafelere ok fırlattık, demek istemiş olur! Ok’un (Osmanlı Türkçesinde “tir”dir) tarihimizdeki önemi ve değeri ise, zaten hepimizin malumudur. Hatta, tıpkı kılıç gibi, “yay”ın incelik ve tılsımları da Avrupalılar tarafından hâlâ keşfedilememiştir. (Meraklısına: Osmanlı’da okçulara “tirendaz”, “tirzen”, “kemankeş”, “kavvas” ve “tirkeş” denirdi.)

okcu-kiz-2

Çile

 Çile”, yayın iki ucuna takılıp oku fırlatmaya yarayan ve sadece yarışma yaylarında kullanılan bir kaytandır (saf ipekten imal edilir). Günlerce kaynatıldıktan sonra gölge yerde kurutulmaya bırakılır ve bükülerek ip haline getirilirdi. (Harp yaylarında ise, “çile” yerine koyun ve keçi gibi hayvanların bağırsaklarından yapılan gayet kuvvetli bir ip kullanılırdı.)

Sizi okçulukla ilgili özel bilgilere boğmaya niyetim yok; ama en azında “kepaze”yi bilmelisiniz (!) diye düşünüyorum…

okcu-kiz-5

Kepaze

Osmanlı’da, acemi okçunun hakiki yayı eline alabilmesi ve ok atabilmesi için, evvela eline –yeni başlayanlar için yapılan ve yumuşak bir yay olan– “kepaze”yi alması gerekirdi. Her gün 50’den başlayarak 500’e kadar çekip bırakılırdı bu yay: bıkmadan, usanmadan ve sabırla… Sonra da –otuz gün boyunca– ucu lastik benzeri toplarla (ham kauçuk olsa gerektir) kapatılmış oklar kullanılarak talim atışları yapılırdı: sabah 150 akşam 150 defa… “Çile çekmek” deyimi, bu sıkıcı talimleri anlatıyor olmalı. Okçuluğa yeni başlayan talebe, haftalarca süren yorucu, bıktırıcı ve meşakkatli talimlerden sonra –belli bir seviyeye gelince– şahitler huzurunda diz çökerek şeyhin önüne gelip yay’ını ve şeyhinin elini öperdi. Şeyh de “kabza”yı (yay’ın, elle tutulan şişkince orta kısmı) onun sol eline bırakır ve kulağına “kemankeşlik sırrı”nı fısıldardı.

Son bir şey daha…

İyi keman çalabilmek için iyi ok atmak gerektiğini (!) duyanınız var mı peki aranızda? Kemanda en iyi ses verme duruşunun, ok atma pozisyonundaki omuz ve sırtın duruşuyla aynı olduğunu yani…

Sevgili okur, bu kısa yazıdan anlaşıldığı gibi, “çile çekme”nin her iki anlamı da hayli zorluk ve sıkıntıya işaret ediyor. Dil iklimimizde sıklıkla kullandığımız bir deyimin bu yüzü de bilinsin istedim: hepsi bu!

 

.*.

Hoş kalın!…