Osman Balcıgil’in yeni romanı Yeşil Mürekkep kitapçı raflarında yerini aldı.
Yeşil Mürekkep’te Balcıgil, Sabahattin Ali’yi konu ediniyor.
Yazarın bu kitabı, Türkiye Cumhuriyeti küllerinden yeniden doğarken başlıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın tüm zorlukları bertaraf ederek öğretmen olan Sabahattin Ali’nin Romanı’nı tebessüm ederek, üzülerek, göz yaşı dökerek, kızarak, sevinerek ama mutlaka tepki vererek okuyacaksınız.
Nazi İmparatorluğu kapıyı çalarken…
Tam ülkesinin ona, onun da ülkesinde esen muhteşem rüzgara ihtiyacı varken, kendini Almanya’ya giden trende buluyor genç Sabahattin. İlim irfan öğrenecek ve elde edeceği meşale ile ülkesini aydınlatacaktır…
Kitapta arada bir söylendiği gibi, “eğer söz konusu olan Sabahattin ise, işler hiçbir zaman yolunda gitmez.”
Sabahattin Ali, Hitler’in “geliyorum” diye işaret verdiği günlerde, ülkesine hakaret eden Nazi Partisi hayranı bir Alman öğrenciyi tokatlayınca, büyük umutlarla gittiği Almanya’dan kapı dışarı edilir.
Neyse ki Almanca’yı öğrenmiş, Alman edebiyatının ve müziğinin derinliklerinde seyahat etmeye başlamıştır.
Ülkesine döner ve mesleği olan öğretmenliğe yeniden başlar.
Nazım Hikmet’le karşılaşma…
Uzaktan izlediği, hayranlık duyduğu ve o günlerde ülkesinde fırtına misali esmekte olan Nazım Hikmet’in karşısına, en beğendiği hikayesiyle çıkan toy yazar Sabahattin.
O tarihte ünlü dergi Resimli Ay’ın editörlüğünü yapan Nazım, genç yazarın işlenmesi gereken bir mücevher olduğunu derhal anlar. Işık gördüğü tüm yazarlara yaptığını ona da yapar. Ayaklarının üzerinde durmaya yeni başlamış genç dostuna önce ilk adımları attırdı, sonra koşmasını sağladı.
Yeşil Mürekkep’i okurken, Nazım’la Sabahattin arasında önce usta çırak, sonra ağabey kardeş ve nihayetinde iki dost olarak süren ilişkiyi, kalbinizin derinlerinde hissedeceksiniz.
Her dem aşık…
Yeşil Mürekkep’te Sabahattin ile aşk kavramının derinlerine doğru bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın.
Çünkü, aşık olmadığı tek bir gün yoktur Sabahattin’in.
Ne hikmetse, kadınlar karşılık vermezler onun aşkına. Acılar içindedir genç yazar…
Kimiler yoktur ki aşklarının arasında?
O dönem, tüm eğitim ve sanat camiasını peşinden koşturan “hükümet gibi kadın” Nahit Hanım’a yazdığı şiirler, bugünün en çok söylenen, dinlenen şarkıları arasında yer alır:
“Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme ki sana dargınım
Ben gene sana vurgunum.”
Almanya’dan arkadaşı Melahat Hanım, Maria Puder, iki gözü Ayşe’si, öğrencisi küçük Melahat ve daha kimler, kimler vardır aşık olduğu kadınlar arasında.
Melahat Hanım’a olan gönül kırıklığını, Melankoli isimli şiirinin son dörtlüğünde şöyle ifade edecektir şair:
“Ne bir dost, ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankoli
Kafamın içerisi ölür.”
Bütün kadınlar ona “hayır” deyince, akrabalarının vasıtasıyla Aliye’yi istetecektir Sabahattin.
Evleneceklerdir dünyalar güzeli genç Aliye ile. Böylece evde kalma, çoluğa çocuğa karışamama korkusu sona erecektir.
İlerleyen günlerde yolu Cahide Sonku’yla da kesişecektir Sabahattin’in.
Yeşil Mürekkep’te, Sabahattin Ali ile çıkacağınız aşk yolculuğu için kendinizi hazırlayın.
Hapis damları mekanı olur…
Resimli Ay dergisinin, bir başka deyişle Nazım Hikmet ve Sertel’lerin çekim alanına girince, Türkiye sosyalistlerine aidiyeti gelişir Sabahattin’in. Bu derginin hem yazarı, hem savunucusu olmuştur.
Aydın’da öğretmenlik yaparken, Türkiye Komünist Partisi’nin illegal yayın organı Kızıl İstanbul adlı dergiyi dağıtmaktan göz altına alınacaktır.
Ardı arkası kesilmeyecektir hapishane günlerinin…
Aydın’ın ardından Konya, Sinop, Sultanahmet, Paşakapısı hapishanelerinin de müdavimi olacaktır.
Kitapları, gazeteleri, dergileri…
Zaman içinde Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli aydınlardan, yazarlardan biri oarak kabul görecekse de, yaşadığı dönemde, yazdıkları nedeniyle ensesinde boza pişirilecektir.
Kuyucaklı Yusuf’ta bozuk düzene karşı çıkması, İçimizdeki Şeytan’da entelektüel taklidi yapan milliyetçileri hedef seçmesi tepki çekecektir.
Kürk Mantolu Madonna’da, imkansız aşk nedeniyle hayata olan küskünlüğü ve etrafa dair umutsuzluğu dile getirecektir yazar.
Çıkarttığı Yeni Dünya gazetesi saldırıya uğrayacak, Markopaşa nedeniyle hapishane köşelerinde sürünecektir.
Yılmayacak Malumpaşa ve Alibaba isimli dergilerle sözünü söylemeyi sürdürecektir.
Dönemin siyasal atmosferi…
Sabahattin, kişiliğinin etkisiyle mücadelesinden vazgeçmeyince, devlet de sertlik dozunu artıracaktır.
Yeşil Mürekkep’te İkinci Dünya Savaşı’na gidişin ayak seslerini okuyacak, Türkiye’nin yaşanmakta olan büyük harpten nasıl etkilendiğine tanık olacaksınız.
Özellikle bu zaman diliminde, Demokrat Parti’nin nefesini ensesinde hisseden tek parti hükümeti tüm aydınlar ve Sabahattin Ali’nin üzerinde baskısını artıracaktır.
Hareket alanı kalmamıştır Sabahattin’e…
Yurt dışına kaçmaktan başka çaresi kalmamıştır…
Kötü son…
Aradan geçen bunca zamana karşın, Sabahattin Ali’nin yurt dışına kaçma girişimine, yakalanışına ve öldürülüşüne dair henüz fikir birliğine varılabilmiş değil.
Esasen artık çok önemi de yok!
Önemli olan, Sabahattin Ali gibi iyi yetişmiş beyinlerin, en verimli çağlarında, siyasal iktidarlar tarafından hayatlarından bezdirilerek ülkelerinden kaçacak noktaya getirilmeleri, olmuyorsa şiddet kullanılarak yok edilmeleri.
Daha önemlisi ise, 1884’de Mithat Paşa’ya, 1949’da Sabahattin Ali’ye reva görülen muamele bugün de sürüyor.
Köhnemiş Osmanlı İmparatorluğu, genç Türkiye Cumhuriyeti ya da yüzüncü yılını doldurmaya yaklaşmış bugünkü Cumhuriyet…
Aynı hamam, aynı tas!
Ne yazık ki, bu ülkede siyasal iktidarlar, aklın peşinde koşan evlatlarını hep yok etmişler, yok etmeyi sürdürüyorlar
Yeşil Mürekkep’te, Sabahattin Ali’nin dramıyla birlikte, aydınların yaşadıkları zorluklara da tanık olacak, üzülecek, kendinizi çaresiz hissedeceksiniz.