02 Temmuz 2024 Salı
Ana sayfa » Elifba’dan Alfabe’ye
Elifba’dan Alfabe’ye

Elifba’dan Alfabe’ye

 

Gazeteport okuru, “Harf Devrimi”nin ne denli gerekli olduğunu (çağcıllığın gereği olduğunu) bilir bilmesine; ama, ben gene de temel bilgileri tazelemek istedim. Dilbilim açısından teknik bir anlatım olacağı için de peşinen affola!

Ne Ünlüsü Uyar Ne de Ünsüzü!

XI. yüzyıldan itibaren -temel harf sistemiyle- Türkler tarafından kullanılmaya başlanan “Arap Elifbası” (elifba=alfabe/abece), Arapların kendi ulusal seslerini bile bütün incelikleriyle belirt(e)mez; okunuşu, birçok yerde sözün gelişine (siyak-sibak) ve “kulaktan öğrenilen söyleniş”e bırakır. (Kaldı ki biz nasıl kotaracağız bu işi!)

Sıkılmazsanız üç-beş örnek sıralama gereği duyuyorum: Örneğin, üç ünsüzün yan yana yazılmasından oluşan “mlk” harfleri hem “melek”, hem “mülk” hem de “melik” olarak okunabilir. Bu örnekten anlaşıldığı gibi, birçok kelimede -iki ünsüz arasında- gösterilemeyen ama söylenen bir ünlü vardır. Gösterilemeyen bu kısa ünlülere, Arapçada “hareke” denilmektedir ve bunlar da “e (a)”, “i (ı)” ve “u” sesidir.

“Sahil” sözcüğü, “sahl” biçiminde yazılır; çünkü birinci “a” uzundur, gösterilir; ikinci hecedeki “i” kısadır, gösterilmez. “Veciz” sözcüğünün “vciz” olarak yazılması da bu yüzdendir: Birinci hecedeki “e” kısa olduğundan gösterilmez, ikinci hecedeki “i” uzun olduğundan gösterilir. “Kusur” sözcüğünün “ksur” içiminde yazılması da aynı nedenden kaynaklanmaktadır.

Bir başka sorun ise şudur: Arap elifbasında (alfabesinde) Türkçe için gereksiz olan; ancak Arapçada “ince ses ayrımları” bulunan harfler vardır: iki çeşit “t”, üç çeşit “h”, üç çeşit “s” ve dört çeşit “k” gibi…

Zorluğunu anlayabilmek için, bu konuda da birkaç örnek vermek gerek: “Delalet” sözcüğünün “d”si, “dalalet” sözcüğünün “d”sinden ayrı bir harf olduğu gibi, “satır” sözcüğünün “t”si de “setr” sözcüğünün “t”sinden ayrı bir harftir. “İhmal”, “ihtimal”, “ihlal” sözcüklerindeki “h”ler nasıl birbirlerine benzemeyen üç ayrı harf ise: “zaman”, “zam”, “zan”, “zat” sözcüklerinde de birbirinden ayrı dört “z” kullanılması gerekmektedir. (Anlayın ki ne büyük bir kolaylığa yelken açmışız “Harf Devrimi”yle!)

Yanlış Okumaya Yol Açar

Arap elifbası -bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere- gerek ünlülerin Türkçedeki ünlülerden az olması gerekse ünsüzlerinde Türkçe için gerekli olmayan sesler bulunması ve kimi ünsüzlerin Türkçedeki benzerlerinden daha değişik sesler taşıması dolayısıyla Türkçemize uymaz. Bunun yanında, Arap yazısı da -yukarıda özetlediğim özelliklerinden dolayı- bir sözün gerçek söylenişini başka türlü okunamayacak biçimde yazmaya elverişli bulunmaması yanında, doğru söylenişi bilinmeyen bir yazımın yanlış okunmasına da yol açmaktadır.

Sonuç: Ulusların varlığının devamı için gerekli olan birlik harcının “dil” olduğu yadsınmamalı ve bunun ayırdına varılmalıdır. Ben burada, kısıtlı bir yere sığdırmaya çalışarak -bir-iki çarpıcı örnek de vererek- bu işin istenen düzeye kavuşabilmesi için bilinmesi gerekli olanları Ömer Asım Aksoy’un başkanlığında hazırlanan Ana Yazım Kılavuzu’nun yardımıyla ve dilim döndüğünce aktarma gayretinde oldum: hepsi bu!

Hoş kalın!…