07 Ocak 2023 Cumartesi
Ana sayfa » “Erdoğan Bizi Bölünmeye Sürüklüyor”
“Erdoğan Bizi Bölünmeye Sürüklüyor”

“Erdoğan Bizi Bölünmeye Sürüklüyor”

Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin Erdem Gül ve Can Dündar hakkında verdiği “hak ihlali” kararına karşı “tanımıyorum ve saygı duymuyorum” sözlerine bir tepki de eski AKPli Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan geldi. Günay,  Erdoğan’ın ülkeyi bölünmeye sürüklediğini söyledi.

İşte T24’ten Hülya Karabağlı’nın sorularını yanıtlayan Kültür ve Turizm eski bakanı Ertuğrul Günay’ın açıklamaları;

“Yeminini Yok Sayıyor”

-Ülkede Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişinin “bu kararlara uymadığını, saygı da duymadığını” söylemesi, kendi adına da, hukuk devleti adına da ciddi bir talihsizliktir. Kendi adına talihsizliktir; çünkü Cumhurbaşkanı göreve başlarken Anayasanın 103. maddesinde yazılı olduğu üzere “Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlı kalacağına tarih ve millet önünde, namus ve şerefi üzerine” yemin eder. Açıklaması, bu yeminin çiğnenmesi, yok sayılması anlamındadır.

“Erdoğan Suça Mahkemeleri Suça Çağırıyor”

-Hukuk devleti adına talihsizliktir; çünkü hukuk devleti önceden belirlenmiş yasalara uygun olarak bağımsız yargı organlarının verdiği kararlara herkesin uyması ve kurallara uygun davranmasıyla gerçeklik kazanır. Kararlara uymayacağını, hele ilk mahkemenin karara direnebileceğini söylemesi, -Cumhurbaşkanlığı makamına yakıştıramayacağımız bir bilgi eksikliği değilse mahkemeleri, anayasa ve hukuk devletine karşı fiili bir kalkışmaya, bu anlamda -kastın aşılması yoluyla da olsa- suça çağıran bir beyan niteliğindedir.

“AYM Erdoğan’ın ‘Savcısıyım’ dediği Davalar da da Benzer Kararlar Verdi”

-AYM, bireysel başvuru hakkının kullanılması çerçevesinde daha önce de benzer kararlar verdi. Üstelik bu kararlar, Erdoğan’ın ‘savcısı olduğunu’ söylediği, bu anlamda siyaseten taraf olduğu davalarla ilgiliydi. Bu davaların sanıkları, bazıları Yargıtay’ca onanmış olanlar dahil, bireysel başvuru hakkından yararlanıp tahliye olurken Erdoğan ve çevresi, suskun kalmayı tercih etti. Çünkü, 17/25 Aralık sonrası olağan gelişmelerin önünü kesmek için, eski yol arkadaşlarını düşman ilan ederken, eski karşıtlarının bazılarına da ödün vermek ihtiyacı duydular.

“Karar Diğer Gazeteci Davaları İçin Emsal Olacak. Ondan Korkuyorlar”

-Gazetecilerin tahliyesine yol açan kararlar karşısında seslerini yükseltiyorlar; çünkü bu kararların diğer gazeteci davalarına örnek oluşturmasından kaygı duydular. Gazeteciler bu yolla özgürlüklerine kavuşur ve basın biraz daha cesurca yazıp söylemeye başlarsa, bunu ‘Saray çevresinin’ geleceği için tehlikeli bir gelişme sayıyorlar.

“Erdoğan AKP İçin Taşınacak Bir Sorumluluk Haline Geldi”

-Önceki yılların başarısında büyük payı olan Erdoğan, son yıllarda Parti için taşınacak bir sorumluluk haline geldi. Parti, biraz vefa duygusuyla, biraz da bir özeleştiri sürecinin dağılmaya yol açabileceği kaygısı ve iktidar tutkusuyla bu sorumluluğu paylaşıyor. Ama büyük çoğunluğun bu sürüklenişten hoşnut olduğunu söylemek, gerçeği görmemek olur. Nitekim, Erdoğan’ın taraf olduğu polemiklerde -saray çevresi dışından- bu tartışmalara katılan partililerin niceliğine -ve hele niteliğine- bakınca, bu derin sessizliği anlayabilirsiniz.

“Hem Devletin, Hem Hükümetin Başı olmak, Darbe Sonrası Ortaya Çıkan Fiili Durumdur”

-Devletin ve hükümetin başı” sıfatı sadece 27 Mayıs’ta darbenin lideri Cemal Gürsel için kullanılmıştır. Bu deyim hukuki bir deyim değil darbe sonrası ortaya çıkan fiili bir konumun nitelenmesidir. Hükümetin başı Başbakan’dır ve Başbakanı yok sayarak ve hükümet adına konuşmaya kalkmak, yetki gaspıdır ve Anayasa kurallarını çiğnemektir. Nitekim, aynı konuda açıklama yapan Hükümet Sözcüsü, Cumhurbaşkanı’nın görüşlerinin ‘kişisel’ olduğunu söylemiştir ki, bu beyan hukuk önünde daha ‘akılcı’ bir açıklamadır.

“Toplumun Her Kesimini Bir Araya Getirmeye çalışacağına Siyasi Çıkarları İçin Muhtarları Topluyor”

-Yurttaşlarımız, artık yaşananlar karşısında aynı acıları ve kaygıları paylaşmıyorlar; paylaşacakları bir sevinç de zaten yok! Yurttaşlığın temeli duygudaşlıksa, duygu ortaklığımız, kader ortaklığı bilincimiz yok oluyor. Henüz toprak bütünlüğümüz sürüyor gibi görünse de, aslında derinde bir yerde bölünüyoruz. Bütün bu vahim tablo karşısında ülkede, “devletin ve milletin birliğini temsil etmesi” gereken ve “görevini tarafsızlıkla yerine getireceğine” yemin etmiş bulunan bir makam, bu birliği sağlamak için hiçbir çaba göstermiyor. Kendi siyasi talep ve düşüncelerini anlatmak için muhtarları topluyor, kaymakamları topluyor da, Cumhuriyetin kalbinde onlarca insanın öldüğü bir terör ortamından sonra siyasi parti liderlerini toplayamıyor; millete birlik ve sağduyu çağrısı yapamıyor.

“Bölünmeye Sürükleniyoruz”

-Hepimiz, hangi siyasi görüşe bağlı olsun ya da olmasın herkes, elini vicdanına koyup bu soruya yanıt aramalıdır. Yoksa, bölünmeye sürükleniyoruz, daha da vahimi bölünüyoruz!