02 Temmuz 2024 Salı
Ana sayfa » Şike Kumpasının Tanığı Gazeteciler 3 Temmuz’u Anlattı
Şike Kumpasının Tanığı Gazeteciler 3 Temmuz’u Anlattı

Şike Kumpasının Tanığı Gazeteciler 3 Temmuz’u Anlattı

Fetullahçılar ve AKP’nin ortak operasyonu 3 Temmuz Şike kumpasının üzerinden 6 yıl geçti…Futbolda Şike Operasyonu ve Fenerbahçe’ye yönelik kumpas üzerine gazeteciler yayımladıkları kitaplarla süreci bütün boyutlarıyla ayrıntılı bir şekilde gözler önüne serdi. Gazeteci Mustafa Hoş “Abluka”, Aytunç Erkin “Sarı-Lacivert Öfkeli Adam: Aziz Yıldırım” ve “Kardan Adam”, ile Lube Ayar “Ne Şikesi Memleket Elden Gidiyor” kitaplarında şike kumpasını anlatmışlardı. Odatv’den Şenol Çarık o 3 isimle AKP ve Fetullahçılar ortak operasyonu olan Şike Kumpasnı konuştu.

Şike Kumpasının Tanığı Gazeteciler 3 Temmuz’u Anlattı

İşte o röportajlardan başlıklar;

Gazeteci-yazar Mustafa Hoş:

“3 Temmuz Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyetin sembollerinden olan Fener’i söndürme girişimiydi”

“Darbeydi çünkü 1907 yılında kurulan Fenerbahçe’yi kirletmek, etkisizleştirmek ve Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyetin sembollerinden olan Fener’i söndürme girişimiydi. Hiç kuşkusuz, hiç tartışmasız Fenerbahçe’ye bir operasyon yapıldı. Hem de en vahşi şekilde. 3 Temmuz 2011’de AKP-Cemaat (Fethullahçılar) birlikte polisiyle savcısıyla medyasıyla Fenerbahçe’ye saldırdılar…

Yeniden 3 Temmuz günlerine dönersek; O günlerde ‘Neo Türkiye’nin 3 sacayağı vardı. Birincisi, önce suçlu yarat sonra delil uydur. İkincisi, gizli tanık açık iftira, üçüncüsü de polis-savcı-medya kumpas üçgeni. Bu üç sacayağının bütün gücüyle abandığı, saldırdığı yerdir Fenerbahçe.

İkincisi Fenerbahçe’nin bağımsızlığı… Ve Sosyal gücü.

Üçüncüsü ise biat ettirmek…

Özetle; 1-Rant, 2-Biat, 3-Sosyal güç. Fenerbahçe sadece bir spor kulübü değil, tarihi ve sosyolojik yapısına baktığımızda cumhuriyetle özdeşleşmiş, cumhuriyetin refleksleri tüzüğünde yer alan bir kulüp. 2011 yılından bakarsak AKP ve Cemaat’in en önemli stratejilerinden biri şuydu: En güçlü olana diz çöktürürsek diğerlerine de diz çöktürürüz. Bütün kurumların ele geçirilişi aslında böyle oldu. O yüzden, en güçlü, en büyük olduğu için bu Fenerbahçe üzerinden futbola hükmetme denenmeye çalışıldı.”

“AKP ve FETÖ’nün  ortak operasyonuydu”

“Kumpasın ana aktörleri bugün “FETÖ” ilan edilen o dönemde AKP’nin ortağı Fethullahçılar yapılanmasıdır. Polis ayağında bilinenler Mutlu Ekizoğlu, Nazmi Ardıç “FETÖ”den içeride. Hukuk ayağının kumpasçısı hakim Mehmet Ekinci yakalandı hapiste. Kumpas Savcısı Zekeriya Öz kaçak. Medya ayağının tetikçisi Mehmet Baransu hapiste…

Siyasi aktörlerine gelince işte orada iş karanlıkta kalıyor. Tıpkı 15 Temmuz’un siyasi ayağı gibi. 3 Temmuz’un koçbaşı Fethullahçılar’dı. Ama koçbaşını tutanlar AKP idi. Onlar sanki o günler hiç olmamış gibi işin içinden sıyrılıyor. Biri daha var ki sıyrılan O, 3 Temmuz’un önemli bir kumpasçısıdır. O da Hüseyin Gülerce. 3 tane yazı yazdı. Bu üç yazı ile Fenerbahçe’ye operasyonun ateşleyicisi olmuştur. Bir yazı ile Federasyonu tehdit edip ceza aldırdı. Diğer yazı ile mahkemeyi yani ÖYM’yi etkiledi. Bir başka yazısı ile UEFA’ya gammazcılık yaptı. Ama ne 3 Temmuz Kumpas davasında adı var, ne de yaptıklarının bedelini ödüyor. Biat ettiği AKP’nin korumasında. Diğer korunanlar da Erman Toroğlu, Rasim Ozan ve onlara yancılık yapanlardır. Federasyon tarafında kumpas içinde yer alanlar hala ortada yok. Bunların topyekün hesap vermediği bir yerde 3 Temmuz hesabı kapanmaz. Kapanmamalı da.”

“Fenerbahçe’yi yıkamadılar, çünkü Fenerbahçe tutkusuna ilişkin hiçbir şey bilmiyorlardı”

“Fenerbahçe’yi yıkamadılar, çünkü Fenerbahçe tutkusuna ilişkin hiçbir şey bilmiyorlardı. Fenerbahçe tutkusu üzerine de kıyaslanabilecek hiçbir şey yok. Aşk…Din…Aile… En güçlü neyi koyarsan koy, karşılığı yok. Çünkü TOMA’ya kafa atan doktor, gaz bombalarının önüne kendini siper etmiş mühendis, gazeteci, tekstil işçisi, garsonu, bakkalı, berberi, işadamı, su tesisatçısı, yöneticisi hepsi bir arada. Bütün bu değişik katmanların bir araya gelip böyle bir mücadele içinde yer alması için başka güçlü bir bir duygu gerektirir. O duygu Fenerbahçe tutkusudur. Onların kibir, iktidar ve rant hesabı karşısında Fenerbahçe tutkusu büyük bir duvar oldu. Ve bu duvara çarptılar.”

Aytunç Erkin:

“Sarı-Lacivert Öfkeli Adam: Aziz Yıldırım” ve kısa bir süre önce yayınlanan “Kardan Adam” adlı kitaplarında 3 Temmuz operasyonunun perde arkasını yazan gazeteci-yazar Aytunç Erkin, şike operasyonunun FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz, Odatv operasyonları gibi en önemli operasyonlarından biri olduğunun altını çiziyor.

“Fenerbahçe’yi ele geçirmeyi başaramadılar”

“O güne kadar (3 Temmuz 2011) askerler, aydınlar tutuklanmıştı. 20 milyonluk bir kulüp de hedef alındı. Fenerbahçe’nin kamuoyunda ve toplumda önemli bir yeri var; Fenerbahçe kimliği bir üst kimlik, sağcısı-solcusu hangi etnik kültürel yapıdan olursa olsun tektir. Fenerbahçe’yi ele geçirince 20 milyon kişilik bir kitleye hükmetmiş olursunuz. Bunun için de yönetimi ele geçirmek gerekirdi. Bunu başaramadılar.”

“Bu kavga Cumhuriyet ile hesaplaşmak isteyenlerle ona sahip çıkanların kavgasıdır”

“Kitabımda kumpasın 2004’te başladığını yazmıştım. Fenerbahçe 2011’de şampiyon olduğunda operasyon yapıldı. Aziz Yıldırım geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda ‘3 Temmuz süreci devam ediyor’ dedi. Aslında 15 Temmuz darbe sürecinin devam ettiği mesajını verdi. Yıldırım, Fenerbahçe’ye kurulan kumpaslarla hukuki yollarla bir kavga vererek hesaplaşacak. Bakın yeniden belirtmekte fayda var. Bu kavga Fenerbahçe-Trabzonspor kavgası değildir. Cumhuriyet ile hesaplaşmak isteyenlerle ona sahip çıkanların kavgasıdır. Yıldırım, ‘gelin bu davada müşteki (şikayetçi) olun’ dedi.”

“3 Temmuz 15 Temmuz direnişinin püskürtülmesinde önemli bir etkendir”

“3 Temmuz operasyonu başarılı olsaydı ne olurdu” sorumuza “Eğer başarılı olsaydı 15 Temmuz’da hain darbe girişimini yapanlar da başarı olurdu” yanıtını veren Aytunç Erkin, “3 Temmuz direnişi 15 Temmuz’un püskürtülmesindeki en önemli etkendir” diyor.

Lube Ayar:

“Ne Şikesi Memleket Elden Gidiyor” kitabının yazarı Lube Ayar, 3 Temmuz Operasyonu’nun 2008’den sonra bağıra bağıra gelen bir tufan olduğunu belirtiyor.

“Operasyonda uzun vadede hedef Türkiye’ydi”

“İlk Ergenekon iddianamesini satır satır okumuş bir gazeteci olarak emin olduğum bir şey vardı; hiçbir şeyle suçlanmadığı halde iddianamede ve eklerinde ismi defalarca anılan herkesin başı dertteydi. Nitekim sonu gelmeyen gözaltı dalgalarında ya bu isimleri hapse atıldılar ya da sosyal hayattaki mevcut statülerini kaybettiler. Hürriyet’ten atılan yazarlar gibi mesela… Bu tezimi o günlerde Uğur Dündar’la ve Aziz Yıldırım’la paylaşmıştım. Maalesef yıllar sonra korktuğum başıma geldi ve 3 Temmuz sabahı uyandığımda Aziz Yıldırım’ı polisler arasında emniyete götürülürken gördüm. İlk günden itibaren açık ve net bir şekilde bu operasyona itiraz edebilmemin nedeni de Ergenekon soruşturmalarını izlerken edindiğim bilgi birikimidir.”

“Galatasaray camiasından çok sayıda kişi 23 Temmuz’u önceden biliyordu”

“3 Temmuz sabahından aylar önce Fenerbahçe’nin açık hedef olduğunu bilen insan sayısı hayret edilecek kadar çoktur. Ve bunların büyük kısmı da Galatasaray camiasından kişilerdir. Yıllarca arşivlerde saklanan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra internete salıverilen videolarda Fethullah Gülen’in bahsettiği ‘himmetle (yardım/kayırma) Galatasaray’ın önünü açmak’tan kasıt tam olarak budur. 2011’de beş branşta beş şampiyonluk yaşayan ve artık gözünü dünyaya çeviren Fenerbahçe’yi alt etmenin tek yoluydu bu operasyon. Nitekim daha ortada iddianame bile yokken basında çıkan yalan haberleri gün be gün UEFA’ya bildiren, polis fezlekesini ve savunmalar alınmadan hazırlanan ilk Etik Kurul Raporu’nu UEFA’ya elden götüren TFF ekibi, görevden ayrılınca hiç utanmadan gidip Galatasaray’da çalışmaya başlamıştır. Mehmet Ali Aydınlar, Lütfi Arıboğan, Ebru Köksal ve İlhan Helvacı’nın başı çektiği bu ekip milyonlarca insana çektirdikleri ızdırabın hesabını henüz vermemiştir.”

“Asıl kanıt 2009’da Aziz Yıldırım’ın İBDA-C dosyasında sahte isimle dinlenmiş olmasıdır”

“Cemaat, hedefleri doğrultusunda Türkiye’nin tüm kurumlarını hedef almıştı. Atatürkçü, laik çizgisinden ödün vermeyen, Türk sporunun mutlak liderini pas geçmesi düşünülemezdi. Aziz Yıldırım, NTV’ye verdiği röportajda, 1998’de başkan seçildikten birkaç ay sonra Zaman gazetesinden bir ekibin kendisini ziyaret ettiğini ve devam eden bir dava dosyasıyla ilgili yardım istediklerini anlattı zaten. Bu teklifi geri çevirdiğini de… Hatta Manisa’da ele geçirilen bir notta, ‘Aziz Yıldırım olduğu her yerde ehli imana ve hizmete düşmanlık yaptı’ notunun bulunduğunu da söyledi. Fakat asıl kanıt 2009’da Aziz Yıldırım’ın İBDA-C dosyasında sahte isimle dinlenmiş olmasıdır. Ki bu da, benim Aziz Yıldırım’ı Zekeriya Öz’e karşı dikkatli olması gerektiği konusunda uyardığım tarihtir.”

 

Şike kumpası’nda yer alan isimler

“Özetlemek gerekirse şöyle bir liste yapabilirim; ‘hukuka ve anayasa aykırı” olduğunu bile bile ‘“6222 sayılı kanunu’ çıkaranlar, onaylayanlar, jet hızıyla yürürlüğe koyanlar, soruşturmayı yürüten polisler, bugün hepsi ya hapiste ya firarda olan savcılar, o polislere ve savcılara güvenerek Fenerbahçe’yi linç eden tüm gazeteciler, ‘Aziz Yıldırım, Ergenekon’un finansörüdür’ diyerek meclisten destek veren milletvekilleri, ‘Fenerbahçe’yi vurmak yetmez, öldürmemiz lazım’ düşüncesiyle çalışan TFF ekibi, 6222 sayılı yasanın değiştirilmesine direnenler ve veto edenler, FETÖ 12 Mayıs’ta Fenerbahçeliler’in canına kast ederken ‘kupa krizi’ne girenler, çoluğunun çocuğunun ve canının derdine düşen Fenerbahçelilere ‘terörist’ diyenler… Bunların hepsi nazarımda kumpasta rol almıştır.”

“3 Temmuz direnişi, Fenerbahçe taraftarının eseridir”

“3 Temmuz direnişi, Fenerbahçe taraftarının eseridir. Çünkü, onlar dünyada hiçbir kulübe nasip olmayan bir aşkla bağlıdırlar Fenerbahçe’ye. İslam Çupi’nin kaleminden damlayan o eşsiz cümlelerin gerçekliği de 3 Temmuz vesilesiyle kanıtlanmıştır. Fenerbahçe taraftarının desteği, tutuklu başkan ve yöneticilere güç vermiştir. Binlerce taraftar Silivri’de, Çağlayan’da, Metris’te, davanın gölgesi nereye düştüyse orada hazır bulunmuştur. O büyük kumpas ancak böyle büyük bir güç birliğiyle alt edilebilirdi zaten” diyerek tamamlıyor, Lube Ayar.

 

“Gelinen noktada mutlu değilim”

“AKP ve cemaatin yolları ayrıldığı için; Fenerbahçe’ye bu kumpası kuranların yargılandığı günleri görmek bize nasip oldu. O yollar ayrılmasaydı halimiz nice olurdu düşünmek bile istemiyorum. Fakat, Fenerbahçe bu kumpas davasına müdahil olarak kabul edilmedi. Fenerbahçe otobüsüne kurşun sıkıp tüm kafilenin canına kast edenler hâlâ aramızda dolaşıyorlar. Talep edecek hiçbir şeyi olmadığı ve UEFA tarafından da geri çevrildiği halde, Trabzonspor halen FIFA’ya başvurmanın yollarını zorluyor. Velhasıl kelam, bir Fenerbahçeli olarak verilen onca mücadeleden sonra gelinen noktadan mutlu olmadığımı belirtmek isterim. Fenerbahçe Yönetimi’nin ülkeyi yöneten güçle samimiyeti artırarak bu sorunları çözebileceğine dair inancını da gülünç buluyorum. Fenerbahçe’nin muhtaç olduğu tek güç, onu sevenlerin gönlündedir.”