Gazeteport

Adalet’in “Enayi” Hali

Roman ve düşünce dünyasının önemli isimlerinden Adalet Ağaoğlu zaman Gazetesi’nde yayımlanan röportajında AKP Türkiye’sini değerlendirdi. Usta isim, “Türkiye’de düşünce özgürlüğü idam ediliyor” dedi..

İşte Ağaoğlu’nun o röportajından başlıklar;

“2010’da referandum’a evet diyerek enayilik etmişim”

-‘ Enayilik etmişim’ dedim kendi kendime. Bir yerde de dedim bunu. Ben darbe Anayasası’na, sadece 2010’daki referandum sürecinde değil, yapıldığı ilk günden bu yana ‘hayır’ dedim. Roman bile yazdım bunun üzerine. Emir kulu olmayı, toplumun da emir kulu yapılmasını kabul etmedim. O zaman bize herkes küstü. Bunun acısını da çektik. Ben Hilmi Yavuz’un da dediği gibi ‘Yetmez ama evet’ diyenlerden değil, direkt ‘evet’ diyenlerdendim. Biz Anayasa Mahkemesi’nin eski raportörü Osman Can’ın peşine takıldık referandum sürecinde. Bir de güzel bir kitap yazmıştı: ‘Darbe Yargısının Sonu’, Pişmanlığım bu. Ben bir an bile onun asıl amacının AKP milletvekili seçilmek olduğunu anlayamamışım. Pişmanlığım bu. Evime kadar çocuklarını getirdi, benim elimi öpsünler diye. Ona kandık o süreçte. Bu yüzden hâlâ başımı duvarlara vuruyorum.

“Meğer Erdoğan kendi menfaati için yeni anayasa istemiş”

-Bununla ilgili çeşitli kollara bakmak lazım. Biz Recep Tayyip Erdoğan’la ilk başbakanlığı zamanında Murat Belge’lerle falan gidip görüştük. Biz kendisine ‘Demokrasi ve yeni Anayasa istiyoruz’ dedik. Sonra ‘Anayasa’yı değiştireceğim’ dedi. Meğer kendi menfaati için istemiş. Anayasa’nın birkaç maddesini değiştiriyorlar. Ama kendi güçlerini artırmak için. Yamalı bohçaya benziyor Anayasa. Ben daha önceki Uzlaşma Komisyonu için komisyon başkanı Cemil Çiçek’e ve o dönemin başbakanı Erdoğan’a iki kere mektup yazdım. ‘Bu Anayasa’yı değiştirmeye mecbursunuz’ dedim. ‘Anayasa’nın ilk maddeleri ayrımcı’ dedim.

“AKP’nin derdi uzlaşmak değil oy çokluğuydu”

-Tayyip Erdoğan’dan cevap gelmedi. Cevap gelmeyince komisyona bir mektup daha yazdım. ‘Yurttaşın dilekçesine cevap vermek devletin görevidir’ dedim. Cemil Çiçek aradı beni daha sonra. ‘Çok haklısınız ama olamadı’ dedi. ‘Açık konuşun neden olamıyor’ dedim. ‘Muhalefet partisi 3-4 maddenin değişmesini istemiyor. 3 milletvekilimiz daha olsaydı değiştirirdik’ dedi. Bunlar çok olmayı ve böylece otoriter olunduğunu öğrendiler. HDP yüzde 13 alınca ne kadar telaşa kapıldılar. Onların bütün derdi oy çokluğuydu.

“CHP’nin masadan kalkması AKP’ye yaradı”

-CHP’nin masadan kalkmasına karşıyım. O masada olmalıydılar. Seslerini çıkarmalıydılar. CHP’nin bu yaptığı hareket iktidar partisine yaradı. Ben CHP’ye bu sözleri söylerken bile anneme babama kızıyormuşum gibi geliyor. Ama kızdım CHP’ye.

“Gezi gençliğinin  ellerini Öperim”

-Gezi Parkı eylemlerine kadar gençlikten hiç umudum yoktu. Ama eylemden sonra bana büyük bir umut oldular. Bu yüzden ellerini ayaklarını öpüyorum Gezi Parkı eylemlerindeki gençlerin. Kendi başlarına ve kendi seçimleriyle oradaydılar. O Gezi ruhu hali başka isimler altında hala varlar. Onlar gibi kendisi olabilme yolculuğunun işaretleri benim tek umudum.

“Basını engellemek, düşüncenin üstünü pislikle örtmektir”

-Bütün mesele televizyon kanallarını ya da gazeteleri kimin satın aldığıdır. Ona göre baskı var. düşünce özgürlüğü burada idam ediliyor. Basına engel koymak, düşünceyi yaymayı engellemekten başka bir şey değil. Medyaya baskı demek, düşüncenin üstünü pislikle örtmek demek. Bu kadar basittir bu. Bunların olmayacağı bir Anayasa istiyoruz biz. Can Dündar ve Erdem Gül, rezalet bir hukuk meselesi olarak önümüzde duruyor. Bunun gibi birçok örnek var. 40 yıldır ifadesi alınmadan yatanlar var. Mesela generalleri neden içeri aldılar neden bıraktılar? Bununla ilgili kafam net değil. Ben anlıyorum ama anlayışımı çözemiyorum. Hukuk devleti içinde olmaması gereken durumlar.

 

 

Exit mobile version