Gazeteport

“Bu Sözleri Adil Öksüz de Duyuyordu”

15 Temmuz darbe girişiminin kilit ismi firari Adil Öksüz’le ilgili hazırlanan iddianamede 28 şüpheliden biri eski Başbakanlık müşaviri Ali İhsan Sarıkoca… 16 Temmuz sabahı yaşadıklarını Sözcü gazetesi Ankara temsilcisi Saygı Öztürk’e anlattı. Öksüz’ü ilk olarak Kazan karakolunda gördüğünü ifade eden Koca, ““Benim karakola girdiğim andan, çıktığım ana kadar yaşanan her şey kamera kayıtlarında var. Benim gidişim Adil Öksüz’ü bir ziyaret, onunla görüşme değil, o anki psikoloji ve öfkeyle ‘vatan haini’ olarak gördüğüm kişiye bütün karakoldaki polis ve jandarmanın da duyacağı şekilde bağırdım, çağırdım, hakaretler ettim.” dedi.

Saygı Öztürk’ün Sözcü gazetesindeki yazısındaki ilgili bölüm şöyle:

“Adil Öksüz’ü gördüm ama ziyaret amaçlı değil”

“Benim karakola girdiğim andan, çıktığım ana kadar yaşanan her şey kamera kayıtlarında var. Benim gidişim Adil Öksüz’ü bir ziyaret, onunla görüşme değil, o anki psikoloji ve öfkeyle ‘vatan haini’ olarak gördüğüm kişiye bütün karakoldaki polis ve jandarmanın da duyacağı şekilde bağırdım, çağırdım, hakaretler ettim. Kazan’da gördüğüm şehitleri ve köprüde 16 yaşında oğluyla birlikte şehit edilen Erol Olçak’ı anlattım. Daha da öfkelendim. Sinirime hakim olamadım ve daha da ileriye gittim.”

“Biz böyle olmasını tasvip etmiyorduk’ dedi”

“Ben, yapılanları, şehitleri anlatınca, ‘biz böyle olmasını tasvip etmiyorduk’ dedi. Bunun üzerine bağırarak, ‘Senin Fethullah’ın da ‘bu işin içinde yokuz’ diyecek. Biz sizi biliriz. Bir de sözde ilahiyatçı olacaksın. Bunları İslam’da hangi kriterlere oturtuyorsun?”

“Ben hafızım. Başkalarını kandırabilirsin ama beni kandıramazsın’ dedim.”

“Bunun üzerine Adil Öksüz, bana Arapça bir ayet okudu. Ayet konusu ‘masumların öldürülemeyeceğine’ ilişkindi. Bu sözleri üzerine daha da öfkelendim, Arapça olarak ‘Niye söylediğiniz şeyi yapmazsınız’ anlamına gelen ayeti okudum. Ardından da, ‘Ben hafızım. Başkalarını kandırabilirsin ama beni kandıramazsın’ dedim.”

“Mahzunlaştı, başını önüne eğdi, cevap da vermedi”

“Adil Öksüz, dikkatlice yüzüme baktı, ‘Ben hafız değilim’ dedi. Bunun üzerine ‘Sen Müslüman da değilsin. Bir ihtimal Müslüman olduğunu iddia ediyorsan, bu saatten sonra kıvırmadan bildiklerini devletimize anlat. Bir ihtimal belki ahiretini kurtarmış olursun’ dedim. Mahzunlaştı, başını önüne eğdi, cevap da vermedi.”

“Bırak namaz kılmasın” dedim. Bu sözleri Adil Öksüz de duyuyordu”

“Ben oradayken, polis Serter’in amiri ‘normale dönebilirsiniz’ talimatı verdi. Serter hazırlanırken ekibindeki bir arkadaş, sıkıntılı ifadeyle, “Abi bu herif namaz kılmak istiyor” dedi. “Bu kadar kişinin öldürülmesine sebep olan adam Allah’ın huzuruna çıkmayı hak etmiyor. Üstelik bu şekilde namaz kılamayacağına ilişkin 50 tane ayet bulabilirim. Bırak kılmasın” dedim. Bu sözleri Adil Öksüz de duyuyordu.”

“Adil Öksüz’le başka hiçbir görüşmem olmadı”

“Ben oradan ayrıldım. Adil Öksüz’le başka hiçbir görüşmem olmadı. Karakola girmemle çıkmam arasındaki süre bir saatlik bir mevzudur. Bu süre içerisinde Adil Öksüz’le konuşmam da en fazla 5 dakikadır. Konuşmama da orada bulunan çok sayıda polis ve jandarma da şahittir. Ben onlardan Serter Koçak ile ekibindeki iki polisi tanıyorum”

“Bu adamın serbest bırakılabileceğine de asla ihtimal vermedim”

“Bu adamın serbest bırakılabileceğine de asla ihtimal vermedim. Salıverildiğini öğrendiğimde Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’ye gittim, ‘Bu adam nasıl serbest bırakılır. Bu işte tuhaflık var’ dedim. Gülcü, ben oradayken telefonla birilerine talimat verdi, bu konu üzerinde önemle durulmasını istedi.”

“Bana göre kırılma noktası da bu”

Adil Öksüz’ün serbest bırakılmasıyla ilgili ilginç bir ayrıntı var. Adil Öksüz, diğer şüphelilerle birlikte Ankara Emniyeti ve oradan Ankara Adliyesi’ne getirilmek üzereyken, son anda Sincan Adliyesi’ne götürülüyor. Orada da serbest bırakılıyor. Başbakanlık Müşaviri Sarıkoca, “Bana göre kırılma noktası da bu” diyor.

 

Exit mobile version