Gazeteport

Şirazesi Kayan Medyanın Sağlam Adamı Oğuz Güven

Şiraze: Kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit
Şiraze kayarsa kitap yaprakları dağılır. Yani düzgün bir ciltçilik isteniyorsa şiraze kaymayacak.

Gazetecilik bugün şirazesi kayan bir meslek.
Mesleğin hala şirazesini düzgün kılan adamlar var. Onlardan biri de Oğuz Güven’dir.
Onlar çok azlar. Ya meslek dışına sürüldüler ya da hapse tıkıldılar. Oğuz Güven gazeteciliği son hücresine kadar yaşayan hisseden bir adamdır. 35 yılı aşan gazeteciliğinde adının yanına, önüne hiç bir sıfat koymamıştır. Hele “Fetö” gibi bir karanlık/kolektif alçaklıkla adının yan yana geçmesi sadece bir gazeteciye yapılmış utanç değil, ülke tarihinin insanlık ayıbıdır.

Oğuz Güven sadece gazetecidir. Sadece gazeteci olduğu için şu anda cezaevinde. Oğuz’a kadar çok sayıda gazeteci hukuksuz olarak cezaevine atıldı. Bir şekliyle orasından burasından kanuna uydurdular. Ama şimdi Oğuz’la birlikte artık kanuna da uydurma gerekliliği görmüyorlar. Bunun anlamı şudur; artık gazetecilik yaparsanız sizi rehin alırız. ‘Önce suçlu yarat sonra delil uydur’ düzeni delil uydurma gerekliliği bile görmüyor. 12 Eylül darbecileri bile delil uydurma telaşı yaşıyordu. Şimdi sadece suçlu yaratan bu karanlıkta gazetecilik yapmak daha da zor. Zor ama gazetecilik yapılacaksa bu hukuksuzluk/kanunsuzluk düzeni hukuka ve kanuna çekilmelidir. Bunu zorlayacak olan kendine gazeteciyim diyen herkestir. Ve ilk adımlardan biri de Oğuz Güven’in tutukluluğunu sona erdirmek olacaktır. Oğuz’un gözaltı süreci ile başlayan tartışmaların gazeteciliğe zerre katkısı yok. Ben “Oğuz’u Nedim ihbar etti” bakışına katılmıyorum. Ama Nedim’in Twitter’a yazmak yerine Cumhuriyet’i aramasını daha doğru ve samimi bulurdum. Bunu yapmayarak medya tarihinin en pis kumpaslı çirkinliğinin içinde kaldı. Bu da onun tercihi. Nedim’den intikam almak için hazır kıta bekleyenlerin (Fetöcüler) de farkındayım. Ama “Nedim’i yedirmeyiz” adı altında ego/kibir/güç savaşı ve akp’ye yaranma  çakallığını da görüyorum. Normal bir dönemde bunların hepsiyle istedikleri yerde istedikleri platformda konuşurum, tartışırım, kavga da ederim. Ama bunun şu iklimde gazeteciliğe bir katkısı yok. Hem de zerre katkısı yok. Kayıkçı kavgası yapacak dönem hiç değil. Çünkü Oğuz Güven haksız, hukuksuz, kanunsuz bir biçimde demir parmaklıklar arkasına atıldı.

Bu kayıkçı kavgası aynı zamanda odak kaymasına da neden olacak. Bu yüzden bir meslektaşının içeride olmasına karşı çıkan herkesi, gazeteciliğin yeşermesi için çaba veren biri olarak göreceğim. Ve onlar hapisten çıkana kadar da kişisel bir polemiğe girmeyeceğim. Gelin “niyet okuyan” dönemin biat medyumlarına (hukuk/medya/siyaset) hep birlikte karşı çıkalım. Şirazesi kaymış mesleğimizin önce şirazesini düzeltelim sonra kavgamızı da tartışmamızı da “gazeteci” gibi yaparız.

Yaşasın gazetecilik.

Mustafa HOŞ

Exit mobile version