Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, El Bab‘daki askerlerin içinde olduğu zor şartları yazdı. Askerlere yeterli kumanya verilmediğini anlatan Öztürk, “Askerin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Çadır verilmiş olsa pislik içinde yatmaktan kurtulacaklar” dedi.
İşte Sözcü yazarı Öztürk’ün, bugünkü yazısından önemli çok konuşulacak önemli başlıklar,
“Ödeme yok, yemek ve banyo kısıtlı”
“Askerimizin Suriye toprağına girişinin üzerinden de birkaç gün sonra 200 gün geçmiş olacak. ‘Fırat Kalkanı’ harekatı başladığından bu yana, maaşı dışında askere ödenmesi gereken günlük 122 lira sınır ötesi harekat parası da bugüne kadar hiç ödenmedi. Yemek, banyo olanakları çok kısıtlı. Askerin elindeki hastanelerin alındığı bir dönemde sağlık hizmetlerinin düzenli olduğu da söylenemez.”
“Rus uçaklarının saldırısı birden fazla”
“Suriye’ye gidip de bugüne kadar hiç dönmeyen askerler var. Süre uzadıkça onların da moral ve motivasyonu azalıyor. Hele Rus uçaklarının bile bile 3 askerimizi şehit etmeleri alabildiğine moralleri bozmuş. Biz, sadece Rus uçaklarının bir kez saldırdığını sanıyorduk. Ancak El Bab’dan Ankara’ya gelen bir askerden bu saldırıların sıkça yapıldığını öğreniyorum.”
“Asker tavuk çiftliği ve ahırda yatıyor”
“Başka neler mi? Birkaçını sıralayalım: Askerin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Çadır verilmiş olsa pislik içinde yatmaktan kurtulacaklar. Verilen kumanyalar yetersiz. Örneğin 4 günde bir erzak dağıtılıyor. Yani 4 günlük kumanyanız teslim ediliyor. Bunun için kişi başına sadece bir adet karton bardak, iki adet de sallama çay veriliyor. İki çayla 4 gün idare etmeleri isteniyor.
Anlatılanlardan sadece bir kısmını yazdım. Daha fazlasını yazmaya yüreğim el vermedi. Ne yazık ki bunlar El Bab gerçekleri… Kuşkusuz, sınır ötesinde askerimizin koşullarının dört dörtlük olması beklenemez ama gönderdiyseniz de yapılması gerekenler yapılmalı, askerimiz yaban ellerde sahipsiz bırakılmamalı…”