Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sakarya hendek’te Habertürk canlı yayınına katılarak gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Adalet Yürüyüşü’nün 15. gününde Habertürk TV’de moderatör Ece Üner, Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek ve gazeteci Nagehan Alçı’nın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan noktalar şöyle:
“Adalet yara almışsa, o ülkede barış mümkün değil”
“İstanbul Maltepe’de umarım güzel bir miting gerçekleştireceğiz. Bir ülkede adalet yara almışsa o ülkenin kendi içinde barışı sağlaması mümkün değil. Doktor arkadaşlarımın önerisi var, tempoyu koruyun diye. Bazen dozu kaçırıyorum daha hızlı yürüyorum. Biraz daha yavaşlıyoruz uyarı üzerine sonra belli bir tempoda devam ediyoruz. Bir davaya inanıyorsanız, haklı olduğunuza inanıyorsanız emin olun yürürsünüz. Düzenli spor yapan bir insan değilim. Adalet için bir yürüyüş yapalım dedik, sağolsun yalnız bırakmadılar.”
“Kendi sözleri ile FETÖ’nün sözleri arasında paralellik var”
“Şantaj ile kaybedilecek zaman yok. Hakim ve savcı orada. Onlar sizin hakim ve savcınız. Devletin hakimi ve savcısı demiyorum dikkat ederseniz. Kendi söylemlerine dikkat etmeliler. Bizim ve FETÖ’nün sözlerini kıyaslayacaklarmış. Vallahi çok mutlu oluruz. Eleştirdiğimizde kıyameti koparıyorlardı ‘Hoca Efendi’ye bunu nasıl söylersiniz.’ diye. Kendi sözleri ile FETÖ’nün sözleri arasında paralellik var. ‘Aynı menzil’ sözünü eden ben değilim ki, ‘aynı menzil’ lafını söyleyen onlar. Gülen cemaatini devlete yerleştiren kim? Ben miyim? Bir kişi vali olacaksa, kaymakam olacaksa önce Pensilvanya’ya gidiyorlardı. Keşke öyle bir araştırma yapsalar da biz de bilsek biz ne söylemişiz, onlar ne söylemiş diye. Bizim ve FETÖ’nün söylemlerini karşılaştıracaklarmış. Çok ama çok mutlu olurum. Duyduğum en iyi haber. Vallahi çok mutlu olurum.”
“Sesimizi kısmaya çalışıyorlar. Biz bunlardan çekinmeyiz”
“Bir partinin genel başkanı konuşuyor, bunun bir yolunu bulup sesini keselim’ şeklinde bir arayış var. Biz bunlardan çekinir miyiz, asla. Biz ne söylüyorsak kamuoyu önünde gayet net söylüyoruz. Düşüncelerimiz neyse gayet açık söylüyoruz. Söz verdiysek sözümüzün arkasında dururuz. ‘Hakimler, savcılar seni de çağırır. Çağırsa ne olur? 138. madde hakimlere, savcılara talimat vermek pozisyonunda olanlar için getirilmiştir o madde. Ben yargıya nasıl talimat vereceğim?”
“Bilinen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbe”
“Bakın kontrollü darbeden şunu kast ediyoruz. Bilinen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbeye kontrollü darbe denir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ‘Hangi önlemleri alacaksanız parlamentoya getirin’ dedik. Yapmadılar. Açlık grevi yapan iki öğretmen var, ne ilgileri var FETÖ ile. Yüzlerce örnek verebilirim. Biz adaleti savunuyoruz. Siyasetçiler suçluyu belirleyemezler. Biz suçlunun kim olup olmayacağını siyasete bıraktık. Savcı hemen iddianameyi hazırlıyor, hakim hemen kararını veriyor. Ben üç darbeyi yaşadım. O darbe döneminde yaşananların bir benzeri bu dönemde de var. Hepsini söyledim. 15 Temmuz’un soruşturulması lazım ama iktidar bunu araştırmayı değil, kapatmayı yeğledi. Darbeyi en iyi bilen iki kişi parlamentoya gelip bilgi vermedi.”
İki 15 Temmuz var: Sokağın 15 Temmuz’u, Saray’ın 15 Temmuz’u
“Ben kontrollü darbe söylemini referandumdan çok önce kullandım. Sayın Başbakan Adil Öksüz olayı hakkında soruşturma açılmasını istedi. Adil Öksüz’ün üzerindeki GPS cihazı hangi firmadan dedim… Adil Öksüz olayı her seferinde kapatılmak istendi. İki tane 15 Temmuz var. Sokağın 15 Temmuz’u ve sarayın 15 Temmuz’u. Darbe girişiminde bulunuldu, halk sokaklara çıktı ve darbe önlendi. Bu sokağın 15 Temmuz’u. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Ben sorulardan yola çıkarak cevabı aramak istiyorum. O nedenle parlamento çok önemliydi. Gelip bilgi verselerdi çok önemliydi. Savcılar gerçekten serbest bırakılsaydı birçok boyut ortaya çıkacaktı. Kontrollü tanımından neyi kast ettiğimizi söylüyoruz. Siz katılmayabilirsiniz. Ben bu darbe girişiminde çok karanlık nokta olduğunu biliyorum.”
“Savcı iddianameyi hazırlıyor, Adalet Bakanlığı onay veriyor”
“Savcı iddianameyi hazırlıyor, Adalet Bakanlığı gözden geçirdikten sonra iddianame mahkemeye veriliyor. Bu, yargıya müdahale değil midir? Mesela üst akıl deniyor. Kim üst akıl. Siz savcısınız, yazarsınız bunu. Yargılama süreci sorunlu, baştaki süreç sorunlu. Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanı… Darbe gecesini anlatıyor, ‘3 ayrı yerde 3 ayrı uçak tutuyorduk’ diyor. Önceden haberiniz var demektir bu. Darbeyi öğrendiği zaman bu uçaklar hemen kalkıp gelebilir mi? Bilinmeyen çok şey var. Bizim talebimiz bu işi siyasal temelde değil, ülkenin geleceği açısından masaya yatırmakta fayda var.”
“15 Temmuz sonrası bana verdikleri sözleri tutmadılar”
“15 Temmuz’dan sonra demokrasi konusunda güzel bir atmosfer ortaya çıkmıştı. Sonra 20 Temmuz geldi. İlk kararnameye itiraz ettik. Askeri hastanelerin kapatılması… Bunun FETÖ ile ilgisi yok. Kış lastiği KHK ile… Bize verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Saraya gittik, yargı bağımsızlığı konusunda görüş birliğine vardık. KHK’ler, OHAL dolayısıyla Başbakan ile görüştüğümüzde ‘Çok kısa bir süre için uygulayacağız’ dediler. Biz ona rağmen karşı çıktık. ‘Bütün partiler darbeye karşıysa niye OHAL’ dedik. Öyle anlaşılıyor ki KHK ile ülke yönetilecek.”
“Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran son damla”
Vekiller tutuklandıktan sonra Sayın meclis Başkanı’nı ziyaret ettim. Söz verdi, ‘Ben bu konuda anayasa hukukçularından görüş alacağım’ dedi. Teşekkür ettim. Sonra dedim ki ‘Bir sorun bakalım bu görüş alındı mı’ diye… Hiç görüş alınmamış. TBMM Başkanı bana grup başkanvekillerinin önünde görüş alacağını söylüyor ama görüş almıyor. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran damla oldu. Meclis’in iradesi yoki saraya bakıyorlar. Yargı da öyle.
“Anayasa Mahkemesi Saray’a bakıyor”
“Anayasa Mahkemesi’nin kararı vardı, milletvekilleri tutuklanamaz diye. Bizim parti programımızda kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıklara karşı.Parti programını kurultay kabul ediyor. Benim üstümdeki bir organ kabul ediyor. Yani Genel Başkan’ı seçen bir organ diyor ki, kürsü dokunulmazlığı hariç, tüm dokunulmazlıklara karşıyız. Bugün de aynı düşüncedeyiz biz. Hiçbir Düşüncemiz değişmedi bizim. Ama yargının bağımsız, tarafsız olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi otursa masanın başına, karar verse, eski kararından vazgeçmese ‘Milletvekilleri tutuklanamaz’ diyecek. Ama Anayasa Mahkemesi aylardır karar veremiyor. Niçin? Saraya bakıyor.”
Şuanda İktidar partisi herhangi bir vekilin dokunulmazlığını 160 oy ile kaldırabilir. Anayasa değişikliğine gerek var mı? Yok. O zaman soru şu: Niçin Anayasa değişikliği yapıldı? Referanduma hazırlık için yapıldı. Referandum için biz de bu tuzağa düşmedik bu kadar basit. Yani bir iktidar partisi herhangi bir milletvekilinin dokunulmazlığını bugün parlemento açık olsa öğleden sonra kaldırabilir. Yetki ve sayısal çoğunluğu var zaten.”
“Parti kimliği ile katılmak doğru değil”
“(HDP’nin yürüyüşe katılması) Bu adalet yürüyüşünde bir tane bile altı oklu CHP bayrağı göremezsiniz. Adalet kim tarafından talep ediliyorsa gelip bu yürüyüşe katılabilir. Ben kişi olarak katılıyorum. Güvenpark’ta dedim, Kemal Kılıçdaroğlu olarak yürüyeceğim dedim. Parti olarak yürüyeceğimizi söylemedim. Her partiden insan var. MHP, BBP, HDP, ÖDP, EMEP, DSP’den de var. Hiç kimsenin parti kimliğiyle katılmasını doğru bulmuyorum. Belki de bu yürüyüşün içinde Fethullah Gülen’e sempati duyan vardır. Kim haksızlığına uğradığını düşünüyorsa, siyasi parti kimliği kullanmaksınız gelebilir.”