Gazeteport

“Hani Adaletten Sapmayacaktık!”

Yandaş Akit gazetesinin yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde iktidar partisi ve muhafazakarlar adına özeleştiri yaparak çok çarpıcı ifadeler kullandı. “Başımızda gelen felaketler, Şeytanın ve düşmanlarımızın hilelerinin sonucu değil, bizim zaaf ve yanlışlarımızın sonucudur.” diyen Dilipak, “Bugün iktidar ve servet bizi şımarttı. Gücümüz ve servetimiz aklımız ve imanımızın önüne geçti” ifadelerini kullandı.

İşte Abdurrahman Dilipak’ın o yazısından başlıklar;

“Allah’ın ipi”ni bıraktık, Allah da bizim ipimizi bıraktı”

 

“Önce şunu itiraf edelim: İnni küntü minezzalimin (Biz zalimlerden olduk). Başımızda gelen felaketler, Şeytanın ve düşmanlarımızın hilelerinin sonucu değil, bizim zaaf ve yanlışlarımızın sonucudur. Şeytan ve onun askerleri, Allah’ın müttaki kullarına hiçbir zarar veremez. Biz “Allah’ın ipi”ni bıraktık, Allah da bizim ipimizi bıraktı. Ve biz kendi hakkımızdaki hükmümüzü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek…”

“iktidar ve servet bizi şımarttı”

“Biz bu noktaya nasıl geldik ona bakın. Doğru ve güzel şeyler de yaptık, yanlışlar da yaptık. Bakın 28 Şubat’ta zulüm vardır ve direndik. Ama bugün iktidar ve servet bizi şımarttı. Gücümüz ve servetimiz aklımız ve imanımızın önüne geçti. Sabrı ve şükrü bırakıp dünya malı, makamı için birbirimizle didişmeye başladık.. Hızla dünyevileşiyoruz.

Bakın Graham Fuller, 12 Mart sonrası bunun farkına varmıştı. Servet ve iktidarın Müslümanlar üzerindeki dönüştürücü gücünü görmüştü. Fetullah Gülen bu projenin ürünü olarak hayat buldu.

Evet “servet ve iktidar dönüştürücüdür”. Biz bu gücü, toplumu ve devleti, kendi inanç, tarih ve geleneğimiz doğrultusunda dönüştürmek için istedik. Ama bu güç, önce kendine sahip olanları dönüştürmeye başladı. Farkına varmadan dönüşüyor / dönüştürülüyoruz.”

“İktidar ve servet bizim “İsmailimiz” olabilecek mi?”

“İktidar ve servet bizim “İsmailimiz” olabilecek mi? İşte asıl mesele bu.. Aklımız ve imanımız mı servet ve gücümüze yön verecek, yoksa servet ve gücümüz mü aklımız ve imanımıza yön verecek.. Gelenek ve kültür ile din aynı şeyler değil. Elbette birbirini destekler ya da dejenere edebilir, etkileyebilir, etkilenebilir ama aynı şey değil.. Elbette servet ve iktidara ihtiyacımız var, ama din, bunlara ulaşmanın basamağı olmamalı. Dini hedeflere varmak için bunlar basamak olmalı. Önceliklerimiz yer değiştirmemeli..”

“Çile’yi yüceltiyorduk, şimdi “Haz”ı”

“Bu işlere girerkenki düşüncelerimiz, bakış açımızla, bugün geldiğimiz yer aynı mı? Bana göre aynı değil. Çile’yi yüceltiyorduk, şimdi “Haz”ı, dün “Tevazu”yu yüceltiyorduk, şimdi “kibir”le tanışıyoruz, dün “veriyorduk”, şimdi almaya çalışıyoruz. Dün ölümü ve ötesini düşünüyorduk, şimdi yaşamanın hazzı ve keyfini düşlüyoruz.. Müstekbirleri taşlarken, gün gelip bizim müstekbirleşeceğimizi hiç düşünmemiştik.. Kimi radikallerimize baksanıza nasıl savruluverdiler. Sorun şu: Bu sayı artarak devam ediyor. Bunu durdurmamız, geri çevirmemiz gerek.”

“Bizden öncekilerin düştükleri çukura biz de düştük”

” Peygamberlerin bile sahip olmadıkları güçleri onlarda vehmetmeye başladık.. Şeytan’ın bizleri Allah’la aldatmaması için Kur’an-ı Kerim bizi uyarmıştı ama yine aldandık. Bizden öncekilerin düştükleri çukura biz de düştük. Şimdi düşünüp bu yoldan uzaklaşmamız gerek…”

“Hani adaletten sapmayacaktık!”

“İşin aslı şu: Kur’an-ı Kerim’in bize bir teklifi var, atalarımızın dininden Allah’ın dinine dönmek! Şunu görelim, Allah’ın dini yeri göğü, ölümü veya hayatı açıklar, bizim kimilerimizin yaşadığı din karı ile koca arasındaki ihtilafı bile çözmüyor. Allah’ın dini bizi kardeş yapar, ama öbür taraftan yaşanan dini bunlar düşman yapıyor, Allah’ın dinine inananlar, insanları Allah’a, resulüne ve kitaba çağırır. Bizimkiler, kendi mezhebine, tarikatına, liderine, şeyhine, kendine çağırıyor. İşi ehline vermiyorlar, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana olup, zalime karşı çıkmıyorlar. Hani zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa, adaletten sapmayacaktık!”

 

 

Exit mobile version