Anayasa Mahkemesi, OHAL tutuklamalarıyla ilgili ilke kararının gerekçesinde, 11 ayı bulan tutuklulukları hak ihlali olarak görmedi.
AYM, OHAL Tutukluluğuna Gerekçe Yazdı
Yüksek Mahkeme, darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile getirilen düzenlemelerin de anayasa, AİHM ve Avrupa Konseyi kararlarına uygun olduğunu ileri sürdü.
“OHAL tutuklamaları keyfi değil, bir amacı var”
Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ’ın haberine göre; Anayasa Mahkemesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL tutuklamalarıyla ilgili ilke kararında, bütün yargılamaları etkileyecek gerekçelere imza attı. Darbecilerce işgal edilen TÜRKSAT yerleşkesine yayınları kesmek amacıyla gittikleri iddiasıyla tutuklanan 4 kişinin bireysel başvurusunu reddeden Yüksek Mahkeme, gerekçeli kararında, FETÖ/ PDY’nin bir terör örgütü olduğu, ByLock’un örgütün haberleşme programı olduğunu vurguladı. Başvurucuların tutuklanmalarının meşru bir amacı olduğu, tutuklanma gerekçelerinin keyfi olmadığı, 11 aydır tutuklu kalmalarının makul olduğu ifade edilen kararda, Cumhurbaşkanı başkanlığında Bakanlar Kurulu’nca ilan edilen OHAL’in, anayasa, AİHM ve Avrupa Konseyi kararlarına uygun olduğu belirtildi.
Hak ihlalleri başvurusu reddedildi
Anayasa Mahkemesi’nin 82 sayfalık kararında, TÜRKSAT işgal davasının sanıklarından mühendis Aydın Yavuz ve diğerlerinin yaptığı hak ihlallinin reddedildiği anlatıldı. OHAL süresince alınacak tedbirlerin, devletin takdir hakkı kapsamında olduğuna yönelik AİHM, Avrupa Konseyi ve Venedik Komisyonu kararlarına yer verilen kararda, OHAL sürecinde temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılamayacağına dair bir hüküm bulunmadığı, dolayısıyla bu başvuruları mahkemenin inceleme yetkisinin bulunduğu belirtildi. Türkiye’de olağanüstü durumu oluşturan temel olayın 15 Temmuz darbe teşebbüsü olduğu, 250 kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişinin yaralandığı belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi: “Egemenliğin sahibi olan millet ve demokratik anayasal düzenin tüm unsurları, darbe teşebbüsünü kararlı bir direnişle kısa sürede engellememiş olsalardı ya bir grup zorbanın mutlak egemenliğini kabul edecekler ve onun hiçbir demokratik denetimine tabi olmayan iradesine boyun eğecekler ya da direnmeye devam edeceklerdi. Birinci ihtimal bir milletin demokratik açıdan ölümü anlamına gelecekti. İkinci ihtimal olan çatışmaların uzaması ve yaygınlaşması, devlet otoritesinin hatta devletin tamamen ortadan kalkması riskinin yakın, ciddi ve açık bir tehdit olarak ortaya çıkmasına neden olacaktı.”
“Tutuklamaların meşru bir amacı var”
Başvurucuların OHAL ilanından üç gün sonra tutuklandığı, tutuklanmalarına dayanak suçlamaların OHAL ilanını gerekli kılan olaylarla doğrudan ilgili olduğu belirtilen kararda, “Başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik tutuklama suretiyle yapılan müdahalenin anayasa ve kanunun öngördüğü anlamda meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmaktadır” denildi.
Kararda, başvuruculardan Burhan Güneş ve Aydın Yavuz’un ByLock kullanıcısı olduğu, bu tespitin suçun işlendiğine dair “kuvvetli belirti” olarak kabul edildiği, bu durumun anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfi bir tutum olarak değerlendirilemeyeceği belirtildi. Başvurucuların tutukluluk süresinin yaklaşık 11 ay olduğu belirtilen kararda, tutukluluklarına ilişkin ret kararlarında belirtilen kaçma şüphesi, delillerin karartılması ihtimali, suça ilişkin yaptırımın ağırlığı, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalması gerekçelerinin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili, yeterli ve makul olduğu sonucuna varıldığı kaydedildi.
Duruşmasız tutukluluk, güvenlik gerekçesiyle
Başvurucuların tutukluluk durumlarının 8 ay boyunca duruşmasız olarak incelenmesinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile bağdaşmadığı belirtilen kararda, buna karşılık tutuklu binlerce kişinin tutukluluk incelemesi için adliyeye getirilmesinin ciddi bir güvenlik sıkıntısı yaratacağı, bu nedenle söz konusu sınırlamanın “durumun gerektirdiği ölçüde” bir tedbir olduğu ve olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen anayasa 15. maddeye uygun olduğu savunuldu.
2 bin ihraç FETÖ’den değil
Kararda, KHK’lerle alınan tedbirlerle aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu 4 binin üzerinde yargı mensubu ile yaklaşık 98 bin 500 kamu görevlisinin meslekten ihraç edildiği belirtildi. Kararda, kamu görevinden çıkarılan 1.400 kişinin tekrar mesleğe geri alındığı da kaydedildi.
OHAL bilançosu
Kararda yer verilen Adalet Bakanlığı verilerine göre 13 Haziran 2017 itibarıyla hakkında FETÖ soruşturması yürütülen kişi sayısının 161 bin 785 olduğu belirtildi. 50 bin 436 kişinin tutuklu olduğu, bunlardan 2’si Anayasa Mahkemesi üyesi, 104’ü Yargıtay üyesi, 4’ü Danıştay üyesi, 3’ü HSYK üyesi, 2 bin 492’si hakim, savcı, 7 bin 143’ü asker (169’u general/ amiral), 8 bin 849’u polis, 24’ü vali, 73’ü vali yardımcısı ve 115’inin kaymakam olduğu, yakalama emri çıkarılan 7 bin 605 kişiden 26’sının Yargıtay üyesi, 6’sının Danıştay üyesi, 218’inin hakim, savcı, 147’sinin asker, 386’sının polis, 3’ünün vali yardımcısı ve 9’unun kaymakam olduğu, 709 kişi hakkındaki gözaltı sürecinin devam ettiği belirtildi.