Darbe girişimi Ordu içindeki eski defterleri de açtırdı. Balyaz davasından 16 yıl hapis cezası alan E. Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen Oda TV’ye çok sert bir yazı yazdı.. İşte o yazı ;
-Gözyaşları içinde telefon ekranındaki tuşlara basıyorum. Karşı taraftan bir ses gelmeyeceğini bilsem de şansımı deneyeceğim. “Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor.” Biliyorum, uzunca bir süre daha aradığım kişiye ulaşamayacağım. Okuyamayacağını bilsem de mesajımı yazıyorum: “Hasanım hüngür hüngür ağlıyorum. İnşallah bu kötülüğün içinde değilsindir kardeşim. Eğer öyleyse Allah hepinizi affetsin.”
-Tuğamiral Hasan Kulaç da darp edilmiş fotoğrafları basına yansıyan eski meslektaşlarımdan biri. Ama Hasan sadece eski bir meslektaşım değil. O benim kardeşim bildiğim bir silah arkadaşım. Deniz Harp Okulunu aynı kısımda birlikte okuduk. Deniz Harp Akademisini birlikte kazandık, birlikte mezun olduk. Kurmay yıldızlarımızı takana kadar çocuklarımız birlikte büyüdü. Uzun yıllar birlikteliğimiz sürse de bir gün bizlere cezaevi yolları onlara komuta kademesinin üç şerit asfalt yolları düştü. Kondurmamaya çalışsak da yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bu kadar tesadüfün bir anda yan yana gelmesi mümkün olamazdı. Ama burası Türkiye’ydi ve yüreksiz-beceriksiz muhterisler ülkesinde en olmaz dedikleriniz bal gibi oluyordu. Ta ki yolun sonunda yüzlerce masuma mermi sıkacak kadar alçaklaşabilecek, bir zamanların “asker-komutan” ünvanlı hainleri kendi kendilerini imha edene kadar.
ORAMİRAL EMİN MURAT BİLGEL ŞİMDİ MUTLU MUSUN?
-Yüreğim de gözlerim de kan ağlıyor. Gördüklerim yüreğimi dağlıyor. Olanların bir anına bile inanmak istemiyorum. Nezaketle yazamam. Kibar, politik ağızlı, kıvırtmalı cümlelerim yok. Dün ne kadar keskin olduysam bugün gelinen vahim tablonun tasvirini de aynı keskinlikte yapmak zorundayım. Son söyleyeceğimi yine başta söyleyeyim: 15 Temmuz hafta sonu darbesinin mimarları, bugüne kadar, yüreksiz-beceriksiz muhterislikleriyle bu kadrolaşmanın oluşumuna olur veren herkestir.
-Bir zamanların burnundan kıl aldırmayan bugünün kaçak Özel Yetkili Savcısı Fikret Seçen’e Donanma Komutanlığı karargahını ne de güzel aradığı için kravat hediye eden dönemin Donanma Komutanı Oramiral Emin Murat Bilgel şimdi mutlu musun? Senin özenle terfi ettirdiğin prenslerin şimdi bir bir ya ABD-CIA’ya kaçıyor ya da ekranlarda boy boy darp edilmiş fotoğraflar veriyor. Allah bin türlü belanı versin Bay Bilgel. Sen bu hainlere ağabeylik yaparken ve sana gelen ihbarları değerlendirmezken ya en hafifinden korkağın tekiydin ya da sen de cemaatin bir üyesiydin. Sen bunlardan hangisisin Bay Bilgel?
O MASUMLARIN KANI SENİN DE ELİNE BULAŞMADI MI BAY ATAÇ?
-Bugün ülkesinin masum vatandaşına mermi sıkacak kadar hainleşen kalleşleri bundan 7 sene önce sana rapor ettiğimizde, müze açmaktan ya da kokteyllerde dolaşmaktan bizi duymaya vaktin mi olmadı dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç? Yoksa emeklilik töreninde hükümet üyelerini şirinliklerinle güldürmekten sesimizi mi duyamadın? Senin de Allah bin türlü belanı versin, bugün kaybettiğimiz o masumların kanı senin de eline bulaşmadı mı zannediyorsun Bay Ataç?
ALLAH BİN TÜRLÜ BELANI VERSİN BAY BOSTANOĞLU
-Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarihine komutasında en fazla hain, kalleş, şerefsiz amiral barındıran komutan olarak geçecek Oramiral Bülent Bostanoğlu, iki sene önce makamında yaptığımız konuşmada bugün her biri kaçacak delik arayan itleri söylediğimde koskoca makamında kendi sesinden ürkerek ve fısıltıyla: “Bana da çok fazla ihbar geliyor ama delil olmadığı için hiçbir şey yapamıyorum,” dediğini hatırladın mı? Elbette senin de Allah bin türlü belanı versin, artık delil ihtiyacın kaldı mı Bay Bostanoğlu?
ALLAH SENİN DE BİN BİR TÜRLÜ BELANI VERSİN NECDET
-Sevgili özellerin özeli eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet. Bakıyorum telaş içinde ekranlarda sesini duymaya başlayıverdik. Meğer “darbeciler kendini iyi saklamışmış da yoksa sen cicilerin cicisi her şeyi öngörebilen bir paşaymışsın da.” Mişsin de, muşsun da. Gözünde tavuk karası vardı da iyi mi göremedin bu hainleri Necdet? Ama ben sana bunu söyleyivermiştim de sen ne yapmıştın Necdet? FETÖ’cü adli müşavirinin tavsiyesiyle; “Fettullah’ın amiraline selam vermem,” dedim diye mahkemeye vermiş, bu da yetmezmiş gibi bir de üstüne üstlük orduevlerine 3 yıl süreyle girmekten men etmiştin, hatırladın mı Necdet? Şimdi gördün mü, TSK’da Fethullahçı var mıymış yok muymuş Bay Necdet? Değil senin olduğun orduevine, senin gireceğin Cennete girmekten korusun Allah beni, yatacak yerin yok, Allah senin de bin bir türlü belanı versin Necdet.
ALLAH SENİN DE GANİ GANİ BELANI VERSİN HULUSİ
-Sevgili Hulusi. Senin için “Su uyur, Hulusi Akar,” diyorlardı. Bu sefer akmak kısmet olmadı da sen de mi uyudun Hulusi. Hani bizler cezaevindeyken 3. Kolordu Komutanıydın da ara ara bizi ziyarete gelirdin. Tek derdin FETÖ’cü çete tarafından iftirayla hapse attırılan teğmenlerinin sabah sakal tıraşlarını düzenli olmalarıydı da bize ne de güzel tavsiyeler verirdin engin tecrübenle Hulusi: “Arkadaşlar hapiste ÜBD döngüsüne girmeyin. Nedir ÜBD döngüsü? Üzülmeyin-Büzülmeyin-Düzülmeyin. Üzülürseniz büzülür, büzülürseniz düzülürsünüz. Sonra ne olur? Yine üzülürsünüz.”
-Dibindeki emir subayın tarafından esir alınmak, emrindeki komutan müsvettelerinin halkımın üzerine ateş etmelerine engel olamamak nasıl bir duygu, şimdi sen de üzülüyor musun Hulusi? Aman sakın üzülme. Biliyorsun, üzülürsen, büzülür, büzülürsen …, Hulusi. Sen milletin saçı-sakalıyla uğraşıp, arkadaşların hapse girdiği için önün açıldığında, bir gün bunların başına geleceğini hiç düşünmüş müydün Hulusi? İster dava et ister sen de orduevlerine sokma, Allah senin de gani gani belanı versin Hulusi. Utanmadan bir de darbeyi o gün haber aldığınızı ve gerekli emirleri verdiğinizi söylüyorsun. Sende hiç ar haya kalmadı mı, bari kabahatini açık etme, vatandaşına kurşun sıkan hain senin emrini mi dinler Hulusi?
ALLAH BİZİM DE BİN TÜRLÜ BELAMIZI VERSİN
-Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu faciaya sebep olan kadrolaşmaya ulaşmasında emeği geçen, kendilerine yapılan ikazları öyle ya da böyle göz ardı eden askeri ya da siyasi tüm yetkililer kalleş hainlerce şehit edilen vatandaşlarımızın kaybından sorumludur. Yıllarca gerek aşırı söylemlerimizle gerek yazdıklarımızla cezaevlerinden bile bas bas bağırıp yine de kimseyi ikna edemediğimiz için, evet o ölen masumların kanı bizlerin eline de bulaşmıştır. Ne yapıp edip bugün gelinen tabloya engel olabilmeli, vatandaşlarımıza yüreği vatan, millet ve bayrak sevgisiyle atan gerçek Türk askerinin gücünü gösterebilmeliydik. Yapamadık, olmadı. Allah bizim de bin türlü belamızı versin.
-Maalesef Türkiye, yüreksiz-beceriksiz muhterislerin cenneti haline geldikçe, bir avuç çığlık atma yürekliliği gösteren yiğidini ezdikçe, o yangın sönmeyecek ama sizler yangın alarmlarını susturduğunuz için kendinizi mutlu hissedeceksiniz. Çünkü başka türlüsünü bilmiyorsunuz, çünkü o makamlara hak etmeden geldiniz. Biraz yüreği, biraz cesareti olan asker, bu tabloya gelene kadar bir yerde bu rezalete son verirdi. Kimseyi suçlamaya, televizyon ekranlarında kendinizi aklamaya çalışmayın. Memleketçe kaybettik, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak kaybettik. Hangi süslü kurmay cümlesiyle inkar etseniz de bu gerçek değişmeyecek.
-Bizi affedin şehitlerim. Size layık olamadık. Yüreğim de gözlerim de kan ağlıyor. Hepimiz suçluyuz. Görevimizi yerine getiremedik. Ruhlarınız şad olsun…