Gazeteport

Altın Rüşveti İtirafı

Hürriyet’ten İpek Yezdani’nin haberine göre Babek Zencani dünkü duruşmada; Gana’dan yolcu uçağıyla İstanbul’a 1.5 ton altın getirdiklerini ve bu altını İstanbul’dan Dubai’ye götürdüklerini söyledi.

Mehr haber ajansı başta olmak üzere İran basınının ve İranlı kaynakların bildirdiğine göre duruşmada, 2013 yılında Türkiye Gümrük Bakanlığı Başmüfettişi’nin hakkında rapor hazırladığı, Gana’dan yolcu uçağıyla Türkiye’ye getirilen ve Türkiye’den Dubai’ye götürülen 1.5 ton altın gündeme geldi. Hakim Ebul Kasım Salavati, Zencani’ye “Afrika’dan getirdiğin 1500 kilo altın nerede?” diye sordu.

7 MİLYON DOLAR RÜŞVET

Zencani, Hakim Salavati’nin 1.5 ton altının Afrika’dan Türkiye’ye, oradan da Dubai’ye nasıl götürüldüğünü şöyle anlattı: “Afrika’dan A. isimli şahıs bizden 5 milyon dolar avans peşin ödeme aldı. Benim temsilcim, iki gözetleme memuruyla birlikte Türkiye’den bir yolcu uçağıyla 1.5 ton altın almak üzere Afrika’ya gittiler. Afrika’ya gittikten sonra bizi aradılar ve ‘Altınları gördük, Afrika Gümrüğü’nden bu malı çıkartmak için 1 milyon dolar istiyorlar. İzin veriyorsanız malı uçağa yükleyelim’ dediler. Onlara hiç bir belge olmadan 1 milyon dolar ödedik. Altınlar yüklendi. Uçak İstanbul’a geldi. Ancak maalesef A. isimli kişi bu uçağın içinde ‘kaçak yük’ var diye İstanbul polisine bilgi vermiş. İstanbul polisi gümrükte uçağa el koydu ve bizden belgeleri istedi. Biz de elimizde olan belgeleri gümrüğe gösterdik.

Ancak İstanbul Gümrüğü ‘Bu belgelerin aslını istiyoruz’ dedi. Ben de A.’ya ‘Bu belgelerin aslı nerede?’ dedim. ‘Belgelerin aslı için 5 milyon dolar istiyorlar’ dedi. Biz de mecburen 5 milyon dolar daha ödedik. Nihayetinde toplamda 11 veya 12 milyon dolar para ödedik. Gümrük’te fazla para alınmaması için gösterilen belgelere içinde ‘bu yükler gerçek değil, sunidir’ yazıldı. Ve nihayet yük İstanbul’dan Dubai’ye gitti. Dubai’de yükün sahibi gözüken M. isimli şahıs bizim adamlarımızla birlikte gümrükten yükü çıkarmak için gittiler. Ancak o zaman külçe altın denilen külçelerin üzerine akrilik dökülmüş olduğunu fark ettiler. Daha sonra bu işi yapanlar Afrika’da yakalandı ve (Afrika’da sahte altınları satanlardan) ikisini yakalayıp hapse attılar.”

HER ŞEY NORMAL DEMİŞTİ

Babek Zencani 17 Aralık Operasyonu sırasında yaptığı açıklamada başka şey söylüyordu.

“Haberlerde sözü geçen uçakla altın ticareti tamamen yasal zeminde gerçekleşmiştir. Yasalara uygun olarak Gana’dan 1.500 KG altın satın aldım. Bunun 500 kg.lik kısmını Türkiye’ye satmayı, kalanını ise Dubai’ye satmayı planlıyordum. Atatürk Havaalanı’nda, altının kaynağı ile ilgili belgelerin talep edilmesi üzerine, bu belgelerin Gana’dan getirilmesi için geçen süre kadar uçak havaalanında kalmıştır. Belgelerin gelmesi üzerine uçak Türkiye’den ayrılmıştır. Konu Türk Makamları tarafından bütün yönleriyle ve defalarca incelenmiş, hakkımda bir suçlama yapılmamıştır.”

RIZA NE DEMİŞTİ

Rıza Sarraf’ın 17 Aralık soruşturması kapsamında verdiği ifadesinde, Gana’dan gelen altınlarla şunları söylemişti; Müşterimiz bana telefon açtı ve Gana’dan 1.5 ton ithal altını Türkiye’ye gönderebileceğini söyledi. Ben önce buna ihtimal vermedim. Ancak güvendiğim bir müşterim olduğu için kabul ettim.
Bugün yapılan savunmalardan birisi Duru Döviz isimli işyerinin bana ait olduğunu söyledi. Fakat buranın mülkiyeti bana aittir. Söz konusu şirket orada kiracıdır. Ben de bu müşterimin duru dövize yönlendirdim. Çünkü Duru Döviz’in ithalat yetkisi vardır. Altın borsasına kayıtlı olduğu içindir. Evraklar hazır dediler. Müşterimi ikaz ettim. Müşterimin ismi B.Z.’dir.(Babek Zencani)  Zaten benim her gün 1 ton altın ihracatım oluyordu. ULS Hava Yolları ile bu altınlar Türkiye’ye geldi. Evraklarda eksiklik olduğu bana bildirilince R…Bey isimli yanımda çalışan kişi genelde Çin’deki işleri takip eder. O sıralarda da Türkiye’ye gelmişti.

Kendisi bizim altın ihracat işimizle ilgilenen birisi olduğu için bu konuyla ilgilenmesini istedim. O da bunu araştırdığında konşimento ve manifesto ve airwaybe isimli belgeler olmadığını öğrenmiş çok teferruatını bilmiyorum. Birkaç sonra bana ulaştılar. Evrak Gana’dan gelmemiş. ULS Taşımacılık bu evrakları getirmemiş ayrıca gelen belgelerde de uçaktaki eşyanın kıymetli maden yerine değersiz maden olarak yazıldığını öğrendiğimiz üzerine Duru Döviz’den bu mailin kendisine ait olmadığına ve herhangi bir hak talep edilmeyeceğine dair Duru Döviz’den noter belgesi istendi. Sahibi de bu belgeyi alıp teslim etti.. Temmuz 2013’e kadar altın ticareti serbestti. Ama Amerikan ambargosu nedeniyle ticareti bu tarihten sonra Halk Bankası yolu ile yapamaz duruma geldik. Biz de gıda ticareti yolu ile yaptık. Tüm işlerimizi hukuka uygun bir şekilde yaptık. Herhangi bir sahtecilik işine girmedik”

ALTIN YÜKLÜ UÇAK RAPORU HASIRALTI 

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması dosyasında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi’nin Gana’dan sahte evrakla Türkiye’ye gelen 1.5 ton altın yüklü uçakla ilgili bilirkişi raporunda, sahte belgelerle Gana’dan Türkiye’ye gelen uçağın ülkeye girişi sağlanamayınca yine sahte belge ile 114 TL’lik bir ceza ile Dubai’ye uçtuğu anlatılmıştı. Gümrük bölge müdür ve yardımcılarının da aralarında bulunduğu 18 kamu görevlisi hakkında “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla soruşturma başlatılmış, soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştı. Raporu hazırlayan uzmanlar ise kızağa çekilmişti.

MEMUR TEOMAN YEMEDİ

17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından internete sızdırılan ses kayıtları sosyal medyada “Memur Teoman” fenomenini yaratmıştı. Tapelerde Teoman Dudak adındaki gümrük memuru, Babek Zencanı’nin ifade verdiği 1.5 tonluk altın transferine yönelik bütün ısrar ve vaatlere rağmen rüşveti kabul etmemişti. Kayıtlarda “Teoman’a neler yaptım, ne vaatler ne şeyler. Yok yok adam almıyor” demesi tartışılmıştı. Daha sonra ortadan kaybolan Memur Teoman Dudak’ın Bakanlık tarafından yapılan açıklamada sürgün edilmediği İstanbul’da görev süresi dolduğu için Gaziantep’e atandığını açıklanmıştı.

FEZLEKE’DE NE VARDI

17 Aralık’ta Emniyet tarafından hazırlanan fezlekeye göre, “Reza Zarrab liderliğindeki örgüt İran’ın başka ülkelerde bulunan 87 milyar Euro’sunu aklayarak, uluslararası finans sistemine dahil etmişti. Fezlekede bu durum, “Şahısların, İran’ın, diğer ülkelerde bulunan paralarını, uluslararası bir döngü ile Türkiye’den (veya Dubai’den) Euro cinsinden nakde veya fiziki altına dönüştürerek komisyon karşılığında İran’a sokulmasını sağladığı anlaşılmıştır.” deniliyordu..

RÜŞVETİN MİKTARI 63.5 MİLYON DOLAR 

 Bakanlar ve bu bakanların üçünün oğlu yolsuzlukla, İran’ın parasını hatırı sayılır bir rüşvet/komisyon (binde 4-5) karşılığında ‘aklamakla/döndürmekle’ suçlanıyordu. 17 Aralık’a ilişkin hazırlanan ve internette yayınlanan polis fezlekesinde, “İranlı Rıza Sarraf tarafından Zafer Çağlayan’a; İran’ın parasını altın ihracatıyla döndürme işlemlerinde Rıza Sarraf’a ait firmaların hesabına gelen paranın %0,5, İran parasını sahte evraklarla yapılan transit gıda/ilaç ticareti işlemlerinde de Rıza Sarraf’a ait firmaların hesabına gelen paranın %0,4 arasında rüşvet verildiği anlaşılmıştır.” deniliyor. Zafer Çağlayan’ın 28 kez ve toplamda 52 milyon dolar, Muammer Güler’in 10 kez ve toplamda 10 milyon dolar, Egemen Bağış’ın ise 3 kez ve toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet aldığı iddia ediliyordu. Fezlekeye göre alınan toplam rüşvet miktarı 63,5 milyon dolardı. Aklanan para miktarı ise 87 milyar dolardı.

 

Exit mobile version