Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yeni Türkiye Yolunda" programında konuştu.
Davutoğlu, “Suriye konusunda ülkemiz başından beri bu çatışmaların siyasi bir dönüşümle sona erdirilebileceğini savunuyor. Bu çerçevede son dönemde çatışmaların durdurulmasına yönelik atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu adımların olumlu sonuçlanması için Rusya’nın ve Esed rejiminin verdikleri sözleri tutması gerekir. Verilen sözler tutulmadığı takdirde bu çabaların sonuçsuz kalacağı açıktır. Rusya, rejim, PKK ve YPG el ele tutuşmuş Türkiye’nin güney sınırında bir terör kuşağı, bir terör yapılanması kurmak istiyor. Türkiye’yi bir terör yapılanmasıyla sınır komşusu haline getirmeye yönelik tüm bu oyunların farkındayız ve buna izin vermeyiz. Türkiye’nin ulusal güvenliğini korumak için bir an olsun tereddüde düşmeyiz. Bu ülkenin ulusal güvenliği tüm çıkarların, dengelerin, ortaklıkların üzerindedir. Bu konuda kimseden izin almaya ihtiyacımız olmadığını da herkes bilmelidir. Güney sınırımızda mevcut bulan her türlü tehdide karşı Türkiye kendini en güçlü şekilde savunmaya, nefsi müdafaa yapmaya devam edecektir” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu “Yeni Türkiye Yolunda” programında konuştu. Davutoğlu konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Bildiğiniz gibi Şubat ayı siyasi tarihimizde üzüntüyle hatırladığımız olaylara sahne olmuş bir ay. 28 Şubat 1997’de seçimle göreve gelmiş bir Hükümet üzerinde MGK kararlarıyla baskı oluşturulmuş, Hükümetin istifaya zorlanmasına kadar giden bir vesayet düzeni kurulmuştu. O Hükümetin Başbakanı olan Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ı yine bir Şubat günü, 27 Şubat 2011’de kaybettik, buradan bir kere daha kendisine rahmet diliyorum. Kendisi demokrasi için verdiği mücadele ile bir dava insanı olarak her zaman hatırlanacak. 28 Şubat tarihi maalesef inançlarını yaşamaya çalışan insanlarımız üzerinde büyük baskıların oluştuğu karanlık bir dönemin sembolü oldu.
6-7 ŞUBAT’TA DEVLET İÇİNDEKİ PARALEL GÜÇ HÜKÜMETİ DEVİRMEK AMACIYLA YARGI DARBESİ GERÇEKLEŞTİRİLMEK İSTENDİ
Yine bir başka Şubat günü, 6-7 Şubat’ta devlet içinde paralel bir güç oluşturarak seçilmiş bir Hükümeti devirmek amacıyla bir yargı darbesi gerçekleştirilmek istendi. O Hükümetin Başbakanı, şimdi milletimizin oylarıyla seçildiği Cumhurbaşkanlığı Makamında bulunan Sayın Tayyip Erdoğan’ın ve başında bulunduğu Hükümetin dirayetiyle bu darbe aşıldı. Türkiye bu acıları, bu demokrasi ayıplarını maalesef defalarca yaşadı. Demokrasimizi bu ayıplardan temizlemek üzere son 14 yılda büyük mücadeleler verdik. Allah’a şükürler olsun ki artık millet iradesinin yegane karar mercii olduğu özgür bir ülke haline gelmiş durumdayız. Her türlü vesayetin, paralel yapının gündemden çıktığı ve demokrasinin, özgürlüklerin, milli iradenin tahkim edildiği bir ülkede yaşamak bu ülkenin her ferdinin, her vatandaşımızın hakkı. Türkiye bu karanlık dönemlere bir daha asla dönmeyecek ve millet iradesi üzerinde bir daha asla hiç kimse hiçbir vesayet kuramayacak.
SUUDİ ARABİSTAN İLE ÇOK YARARLI, ÇOK VERİMLİ GÖRÜŞMELERİMİZ OLDU
Değerli vatandaşlarım; Ocak ayının sonunu Suudi Arabistan’a yaptığımız bir seyahatle bağlamıştık. Bu seyahatimizde başta Kral Selman olmak üzere birçok Suudi yetkiliyle görüşme imkanı bulduk. Bu temaslarımızda bölge meselelerine ilave olarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi konusunda da çok yararlı, çok verimli görüşmelerimiz oldu. Suudi Arabistan ziyaretimizin ardından yaşanan iç ve dış gelişmelerle Şubat ayını başladığı gibi yoğun çalışmalarla geçirdik. Dış ziyaretlerimizden başlayarak bu gelişmeleri ve Hükümet olarak yürüttüğümüz çalışmaları kısaca sizlerle paylaşmak, sizlerle dertleşmek istiyorum.
RUSYA’NIN, ESED REJİMİNİN SÖZLERİNİ TUTMASI GEREKİR AKSİ TAKDİRDE ÇABALAR SONUÇSUZ KALACAK
Şubat ayı içinde 4 ayrı ülkeye dış ziyaret gerçekleştirdik. 3 Şubat’ta Suriye’ye ve Bölgesine Destek Konferansına katılmak ve ikili temaslarda bulunmak üzere Londra’ya gittik. Ziyaretimiz boyunca İngiltere Başbakanı Cameron, Almanya Başbakanı Merkel, Yunanistan Başbakanı Çipras, Norveç Başbakanı Solberg ve Kuveyt Emiri El-Sabah ile bir araya geldik. Gerek bu görüşmelerde, gerekse Donörler Konferansında Suriye’de yaşananlara ilişkin görüşlerimizi ifade etme imkânı bulduk. Son yıllarda bölgemiz kaos ve istikrarsızlıkla boğuşuyor. Baskıcı rejimlerin utanç verici katliamları, göç krizi ve terörizm başta olmak üzere etkisi uluslararası düzeyde hissedilen gelişmeler maalesef ülkemizi de derinden etkiliyor. Yabancı devletlerin akıl dışı ve sorunları daha da büyüten müdahaleleri akan kanın artmasına ve yeni göç dalgalarının oluşmasına sebep oluyor.
Suriye’deki çatışmalar beşinci yılını tamamlamak üzere. Ülkemiz başından beri bu çatışmaların siyasi bir dönüşümle sona erdirilebileceğini savunuyor. Bu çerçevede son dönemde çatışmaların durdurulmasına yönelik atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu adımların olumlu sonuçlanması için Rusya’nın ve Esed rejiminin verdikleri sözleri tutması gerekir. Verilen sözler tutulmadığı takdirde bu çabaların sonuçsuz kalacağı açıktır.
TÜRKİYE OLARAK BİZİM BU ZULÜM VE HAKSIZLIKLARI GÖRMEZDEN GELMEMİZ ELBETTE BEKLENEMEZ
2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın gördüğü en büyük insani kriz ülkemizin yanı başında yaşanıyor. Türkiye olarak bizim bu zulüm ve haksızlıkları görmezden gelmemiz elbette beklenemez. Bizim, Suriye ile 911 kilometrelik bir sınırımız var. Burada yaşanan her olay, menfi ya da müspet her gelişme bizi doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla bizim ülke olarak oradaki insani krize ve siyasi gelişmelere duyarsız kalmamız beklenemez. Biz çatışmaların başladığı ilk günden beri zulme uğrayan Suriyeli kardeşlerimizin yanında olduk, bugün de olmaya devam ediyoruz. Türkiye, Mart 2011’den itibaren bölgede din, dil, ırk ayrımı gözetmeden tüm mağdurlara kapısını açık tutmuştur. Bugün itibariyle ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 2,7 milyonu bulmuştur. Ülke olarak tüm dünyaya örnek olması gereken bir gönlü genişlik, bir misafirperverlik gösteriyoruz. İnsanlarımız evlerinden, yurtlarından edilmiş bu kardeşlerimize kucak açıyor. Her birine buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Aslında bütün toplumların yapması gereken budur. Bütün dünyayı ilgilendiren böyle bir meselede uluslararası toplum konuyu birçok yönüyle görmezden gelmeye devam ediyor. Türkiye olarak Suriye halkının yaşadığı acılara dikkat çekerek uluslararası toplumun bu meseleye hassasiyetini arttırmaya devam ediyoruz.
ABD VE RUS YÖNETİMLERİNİN ARTIK SAMİMİ DAVRANMASI, GERÇEKLERLE YÜZLEŞMESİ LAZIM
Konuyla ilgili bu hassasiyetimizi Londra’da katıldığımız Donörler Konferansında yaptığım konuşmada en açık şekilde ifade ettim. Yine bu konferans vesilesiyle bir araya geldiğimiz çeşitli ülke liderleriyle temaslarımızda da Türkiye’nin bu meseleye bakışını ifade ettim. Ayrıca yine Şubat ayı içinde ülkemizi ziyaret eden ve ikinci kez bir araya geldiğimiz Sayın Merkel’le bu konuyu bütün detaylarıyla birlikte konuştuk.
KATLİAMA TABİ TUTULAN, TECAVÜZE UĞRAYAN BU KARDEŞLERİMİZE AÇIK KAPI POLİTİKAMIZI SÜRDÜRECEĞİZ
Bizim duruşumuz baştan beri belli, bu duruşumuzu sonuna kadar koruyacağız. Biz zorda kalmış, katliama tabi tutulan, tecavüze uğrayan bu kardeşlerimize yönelik açık kapı politikamızı sürdürmeye bundan sonra da devam edeceğiz. Uluslararası toplumun, başta ABD ve Rus yönetimlerinin artık samimi davranması, gerçeklerle yüzleşmesi lazım.
GÜNEY SINIRIMIZDA HER TÜRLÜ TEHDİDE KARŞI TÜRKİYE NEFSİ MÜDAFAA YAPMAYA DEVAM EDECEKTİR
Son dönemde özellikle Avrupa Birliği’nin mülteci krizinin kendilerini de etkilemesi ile beraber sergilemiş olduğu ortak tavır bizim için sevindirici bir gelişmedir. Umuyoruz ki Suriye halkının yaşadığı acılara son verecek hakkaniyetli bir çözüme en kısa zamanda ulaşılır. Beklentimiz bölgede zulmedenle zulme uğrayanın aynı kefeye konmadığı, Suriye halkının iradesine uygun kalıcı bir çözüme bir an önce ulaşılmasıdır. Bu kargaşa halini fırsat bilerek bölgede hakimiyetini arttırmaya çalışan ve ne yazık ki bazı devletlerin desteğini alan terörist yapıların da bu süreçte önü alınmalıdır. Aksi halde, güney sınırımızda mevcut bulan her türlü tehdide karşı Türkiye kendini en güçlü şekilde savunmaya, nefsi müdafaa yapmaya devam edecektir.
MESELELERE GÖZÜNÜ YUMAN VE NİHAYET KARAR MEKANİZMALARININ UZAĞINDA BİR ÜLKE OLAMAYIZ
Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda yoğun dış temaslarımızı bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceğiz. Biz dünya meselelerine gözünü kapatan, kapısına dayanmış meselelere gözünü yuman ve nihayet karar mekanizmalarının uzağında bir ülke olamayız. Aktif, sorunlarla yüzleşen, insanı ve vicdanı odağına alan ve inisiyatif kullanan cesur dış politika anlayışımızla Türkiye dünyadaki etkinliğini ve ağırlığını arttırmaya devam edecek.
ANKARA’DA TERÖR KANLI YÜZÜNÜ BİR KERE DAHA GÖSTERDİ 29 CANIMIZI TERÖRE KURBAN VERDİK
Aziz vatandaşlarım; bildiğiniz gibi 17 Şubat günü akşam saatlerinde Ankara’da terör kanlı yüzünü bir kere daha gösterdi. 29 insanımızın canına mal olan bu saldırıda 29 canımızı teröre kurban verdik. Bir kez daha bu patlamada hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.
TERÖRLE MÜCADELE AZİM VE KARARLILIĞIMIZDAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ
Bu vesileyle terörle mücadele ederken hayatlarını kaybeden bütün şehitlerimizi de sizlerin huzurlarınızda bir kere daha rahmetle anıyorum. Bu saldırının amacı Türkiye’nin terörle mücadele iradesini zayıflatmaktır. Buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum ki, terörle mücadele azim ve kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Terör bu ülkenin her karış toprağından temizleninceye kadar bu mücadelemiz aynı kararlılıkla sürecek. Nitekim saldırının ardından soruşturma büyük titizlikle yürütülerek aydınlığa kavuşturulmuştur. Bu saldırının ardından yaptığımız güvenlik toplantısında ülkemizi hedef alan iç ve dış terörü ve alınacak tedbirleri bütün boyutlarıyla gözden geçirdik. Türkiye genelinde yaptığımız güvenlik değerlendirmelerini bundan böyle her bir ilin özgün durumunu göz önünde bulundurarak il bazında da yapacağız. Terörle mücadele çok boyutlu olarak ele alınması gereken bir mesele.
YPG-PKK İŞBİRLİĞİ AÇIK BİR ŞEKİLDE ORTAYA KONMUŞTUR
Emniyet birimlerimizin hızlı ve etkin çalışmaları sonrasında bu terör olayı bütün bağlantılarıyla açığa çıkarılmış ve YPG-PKK işbirliği açık bir şekilde ortaya konmuştur. Bu konuda olağanüstü çaba sarf eden Emniyet birimlerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalanmalarına yönelik mücadelemize karşı çıkanlar, herhalde Ankara’daki terör saldırısından sonra gerçeği görmüşlerdir. PKK’dan talimat ve destek alan bu terör örgütünün Türkiye’ye yönelik terör faaliyetleri bu olayla ayan beyan ortaya çıkmıştır. Eylemde kullanılan araba ve eylemi gerçekleştiren terörist üzerine yönelik yapılan araştırmalar, içlerinde PKK ile yoğun ilişkileri de bulunan 21 kişilik bir terör şebekesini ortaya çıkarmış ve bu kişiler yakalanmıştır. Kanıtlar çok açık ve nettir; bu saldırı, PKK-YPG işbirliğiyle planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bu örgütleri destekleyen ülkelerin artık gerçeklerle yüzleşmesi ve ikiyüzlü tavırları terk etmesi lazım. Ülkemize yönelen bu güvenlik tehdidine kayıtsız kalacağımızı düşünen her kim olursa olsun büyük yanılgı içindedir. Türkiye yanı başında kendisi aleyhine oluşturulmak istenen şer koalisyonunu ve oynanan kirli oyunları elbette bir seyirci gibi izlemeyecektir. Hükümet olarak görevimizin bilincinde, sorumluluğumuzun farkındayız.
RUSYA, REJİM, PKK VE YPG EL ELE TUTUŞMUŞ TÜRKİYE’NİN GÜNEY SINIRINDA TERÖR YAPILANMASI KURMAK İSTİYOR
Rusya, rejim, PKK ve YPG el ele tutuşmuş Türkiye’nin güney sınırında bir terör kuşağı, bir terör yapılanması kurmak istiyor. Türkiye’yi bir terör yapılanmasıyla sınır komşusu haline getirmeye yönelik tüm bu oyunların farkındayız ve buna izin vermeyiz. Türkiye’nin ulusal güvenliğini korumak için bir an olsun tereddüde düşmeyiz. Bu ülkenin ulusal güvenliği tüm çıkarların, dengelerin, ortaklıkların üzerindedir. Bu konuda kimseden izin almaya ihtiyacımız olmadığını da herkes bilmelidir. Ne sınırlarımızın içinde, ne de dışında, Türkiye’yi hedef alan hiçbir senaryoya izin vermeyiz. Aziz vatandaşlarım, bütün meselelerimizi hukuk ve demokrasi esasında çözeceğiz. Türkiye demokrasiden, hukuktan, adaletten, refahtan hiçbir surette geri adım atmayacaktır. Türkiye, hakkında karanlık odalarda yazılan karamsar senaryolara hiçbir şekilde diz çökmeyecektir. Terörün bu ülkede alabileceği herhangi bir yol, herhangi bir mesafe yoktur.
DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA HALKIN TERÖRE VE TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK OLMADIĞI AÇIKÇA ORTAYA ÇIKTI
7 Haziran’dan sonraki süreçte Doğu ve Güneydoğu’da halkın teröre ve terör örgütüne destek olmadığı açıkça ortaya çıktı. Şehirlerde hayatın normal seyretmesine engel olmaya çalışan, çocuk, yaşlı demeden bölge halkına eziyet eden terör örgütünün bu topraklarda artık yeri yok. Camilere, okullara, hastanelere saldıracak, bomba atacak kadar gözü dönmüş bu canilerin bölge halkını asla temsil etmediği, edemeyeceği ortada. Şubat ayı boyunca her bulduğumuz fırsatta bölge insanıyla, STK’larla, kanaat önderleriyle, yine Doğu ve Güneydoğu milletvekilleriyle bir araya geldik. İlgili herkesi dinledik, terörle ilgili her meseleyi en ince detayıyla konuşma imkanı bulduk. Operasyonlar sürerken ve sonra bölge halkını rahatlatmak üzere alınabilecek tedbirleri kendileriyle değerlendirdik, istişare ettik. Her hafta şehirlerimizi ziyaret ediyor, her kesimden insanımızla bir araya geliyoruz. Herkes barış istiyor, huzur istiyor, kardeşliğin bozulmamasını ve artık yaşadıkları şehirlerin kalkınmasını istiyor. Bu ay da yoğun gündeme rağmen Mardin, Erzincan, Konya ve Bingöl’e gittik, açılışlar yaptık, milletimizle kucaklaştık. Milletimiz terörden ve terör örgütünden açık bir şekilde mustariptir. İnşallah devlet olarak, Hükümet olarak en kısa zamanda terörün yol açtığı her türlü sıkıntıyı ortadan kaldıracağız. Terörün mağdur ettiği bu insanlarımızın yanında olacağız, yaraları beraber saracağız. Bu doğrultuda hazırladığımız eylem planını Mardin ziyaretimiz sırasında bölgede bizzat açıkladım. Birlik, huzur ve demokrasi adını verdiğimiz bu eylem planıyla yeni bir dönem başlatıyoruz. Ülke olarak bir yandan terörle en etkin şekilde mücadelemizi sürdürüyoruz, diğer yandan da terörden zarar gören vatandaşlarımızın mağduriyetlerini giderecek her türlü tedbiri alıyoruz.
AÇIKLADIĞIMIZ PAKET, GÜVENLİK PAKETİ DEĞİL, HUZUR VE GÜVEN PAKETİDİR
Biz bu eylemleri, kardeşlik, eşit vatandaşlık ve demokratikleşme mücadelemizin ileri bir adımı olarak değerlendiriyoruz. Açıkladığımız paket, güvenlik paketi değil, huzur ve güven paketidir. Birliğimizi tahkim etmeyi, huzurumuzu korumayı ve demokrasimizi geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu adımlar yaraların sarılması, yıkılanın yapılması ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi için atılıyor. Biz her vatandaşımızın sıkıntısını kendi sıkıntımız biliyor, sevincini kendi sevincimiz olarak görüyoruz. Aziz vatandaşlarım, son 14 yılda Türkiye her alanda çok önemli ilerlemeler sağladı, ama bunların belki de en önemlisi demokratik kazanımlarımızdır. Şartlar ne olursa olsun demokratikleşme irademizden taviz vermemiz söz konusu olamaz. Her kesimden vatandaşımızın meşru hak ve taleplerine en geniş çerçevede cevap vermeye devam edeceğiz. Şiddeti dışlamak ve demokratik siyasi araçları benimsemek şartıyla, toplumsal taleplerin en geniş şekilde karşılanması temel amacımızdır. Güvenlik olmadan özgürlüğün elde edilemeyeceğini, özgürlük olmadan da güvenliğin sağlanamayacağını biliyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak başlıca hedefimizdir.
YENİ ANAYASAYA KONUSUNDA MECLİS’TEKİ HİÇBİR SİYASİ PARTİ, BU SORUMLULUKTAN KAÇAMAZ, KAÇMAMALIDIR
Bu kararlılığımızın temel göstergesi, Türkiye’nin sivil, medeni, insan onurunu öne çıkaran yeni bir anayasaya kavuşturulmasıdır. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı açıktır. Türkiye, bir darbe anayasasıyla geçirdiği 34 yılın ayıbını gidermek zorundadır. İnşallah Türkiye hak ettiği anayasaya bu dönemde kavuşacaktır. İdeoloji dayatmayan, insan onurunu temel değer kabul eden, vatandaşı önceleyen, evrensel demokratik normlara dayalı bir anayasayı milletimize ve gelecek nesillere kazandıracağız. Meclis’teki hiçbir siyasi parti, bu sorumluluktan kaçamaz, kaçmamalıdır. Siyaset karşılıklı konuşmaya, müzakereye dayalı bir uğraştır, siyaset kurumu bu noktada üstüne düşen iyiniyetli, yapıcı tavrı gösterebilmelidir. Biz bu ülkeye, bu millete, onun sağduyusuna ve birikimine inanıyor ve güveniyoruz. Türkiye’nin meselelerinin demokratik meşru siyaset içinde aşılabileceğinden en ufak bir şüphe duymuyoruz. İnşallah özgürlükçü, adil ve Türkiye’ye yakışan bir anayasayla geçen 14 yılın çok değerli demokratik kazanımlarını da taçlandırmış olacağız.
2016 BÜTÇESİNDE DE YİNE DİSİPLİNLİ VE TUTARLI ANLAYIŞIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ
Aziz vatandaşlarım; Şubat ayının hem Hükümetimiz, hem de Meclis gündemi açısından en önemli faaliyetlerinden biri de, 2016 bütçesinin Genel Kurul’da görüşülmeye başlanmasıydı. Bu vesileyle 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçemizin şimdiden ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Hükümetimizin daha önceki bütçelerinde olduğu gibi 2016 bütçesinde de yine disiplinli ve tutarlı anlayışımızı sürdürüyoruz. Yine insanı odağına alan, vatandaşı merkeze alan ve sadece bir yılı değil, önümüzdeki on yılları hesaba katan doğru ve tutarlı bir bütçe hazırladık. Yine kaynakları en iyi şekilde kullanan, her kuruşun hesabını ince ince yapan bir bütçe ortaya koyduk. Geçtiğimiz 14 yıl boyunca ülkemizin kaynaklarını ve imkânlarını büyüttük ve bunları en etkin şekilde milletimizin hizmetine sunduk. Milletin kaynaklarını yine milletin istifadesine sunduk. Bakınız, 2016 bütçesine dair şu rakamlar mali disiplinin ne kadar düzeldiğini ve devlet imkanlarının ne kadar büyüdüğünü açık bir şekilde gösteriyor.
2016 YILI BÜTÇESİ BÜYÜMEYİ, İSTİHDAMI MALİ DİSİPLİNİ GÖZETEN BİR BÜTÇEDİR
2002 yılında yüzde 11’in üzerinde devraldığımız bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının 2016 yılında yüzde 1,3 seviyesinde olmasını öngörüyoruz. 2002 yılında 119.6 milyar olan merkezi yönetim bütçe giderlerinin 2016 yılında 570.5 milyar Türk Lirası olmasını öngörüyoruz. Aradaki farkı görüyorsunuz neredeyse 5 misline yakın. Benzer şekilde 2002 yılında 79,4 milyar Türk Lirası olan bütçe gelirlerinin, 2016 yılında 540.8 milyar Türk Lirası olmasını planlıyoruz. 2016 bütçemiz, 2002 bütçemizin neredeyse 5 misline yakın tam 4,7 katı büyüklüktedir. Artık daha geniş imkânları olan, bu imkânları etkin kullanan, mali disiplini sağlam bir yönetim var. 14 yıl içinde sadece bütçeyi büyütmekle kalmadık, bütçeyi çok daha doğru ve etkin kullanacak adımları da attık. 2016 yılı bütçesi büyümeyi, istihdamı, yatırımı ve daha fazla tasarrufu destekleyen, mali disiplini gözeten bir bütçedir. 2016 bütçesi reformist iktidarımızın inşa ettiği güven ve istikrarı koruyacak bir bütçedir. 2016 yılı bütçesinde tarımı, sosyal güvenlik sistemini, ar-ge çalışmalarını, tasarrufları desteklemeyi sürdürüyoruz. Eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarını önceleyen, vatandaşlarımızın refahını artırmayı hedefleyen ve sosyal yönü güçlü bir bütçedir. Bundan önceki tüm bütçelerimiz gibi, 2016 bütçesi de insanı ön plana alan, tutarlı ve disiplinli bir bütçedir. Bütçemizde insan kaynağının en önemli sermayemiz olduğu bilinciyle yine eğitime öncelik veriyoruz. En büyük payı yine genç kuşaklarımıza, yani eğitime ayırıyoruz.
TÜRKİYE, BÜTÇESİNİN 3’TE 1’NDEN FAZLASINI SADECE EĞİTİME VE SAĞLIĞA AYIRABİLEN GÜÇLÜ BİR ÜLKEDİR
2002 yılında 11,3 milyar Türk Lirası olan eğitim bütçesini, 2016 yılında 109,3 milyar Türk Lirasına çıkartıyoruz, neredeyse 10 misli. Böylece eğitime ayrılan kaynağın bütçe giderleri içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 9,4’ten, 2016 yılında yüzde 19,2’ye ulaşıyor, yani eğitimin bütçe içindeki payı iki katına yükselmiş durumda. Şu hususa da dikkatinizi çekiyorum: 2002 yılında toplam bütçe büyüklüğü 119,6 milyar lira iken, bu sene sadece eğitim bütçemiz için ayırdığımız kaynak 109,3 milyar lira. 2016 yılında sağlık harcamalarına ayrılan payı da tıpkı eğitimde olduğu gibi artırmaya devam ediyoruz. Kamu sağlık harcamalarına ayrılan kaynağı 95 milyar Türk Lirası ile 2015 yılına göre yüzde 18 oranında artırıyoruz. Sadece bu iki sahaya, eğitim ve sağlığa 204,3 milyar Türk Lirası ayırdık. Böylece eğitim ve sağlığın bütçe içindeki payını yüzde 36 seviyesine yükselttik. Bugün Türkiye, bütçesinin 3’te 1’nden fazlasını sadece eğitime ve sağlığa ayırabilen güçlü bir ülkedir. İktidara geldiğimiz günden bu yana sosyal yardımlar alanında reform olarak nitelendirebileceğimiz birçok yeni uygulamayı hayata geçirdik, sosyal yardım programlarını çeşitlendirdik. Sosyal yardımlar alanında yaptığımız çalışmalarla sosyal yardıma ve korunmaya ihtiyacı olan kesimlerimize yardım ve hizmetler sunduk.
ERKAN’LA SATRANÇ MAÇI YAPTIK, MAŞALLAH
Kimsesiz çocuklarımızın koruyucu, önleyici, eğitici hizmetlere ve aile sıcaklığını hissettirecek ortamlara kavuşmasını hedefledik. Kurduğumuz, geliştirdiğimiz sevgi evleri bunların en güzel örneği. Geçtiğimiz gün Bingöl’de böyle bir sevgi evini ziyaret ettim, olağanüstü güzel şartlarda, çok şefkatli annelerin elinde çocuklarımız aile ortamında büyüyorlar. Onlarla orada oturduk sohbet ettik, Erkan’la satranç maçı yaptık, maşallah. Hem oradaki ortam, hem çocuklarımızın yüzündeki tebessüm, hem de okullarındaki başarı beni çok derinden mutlu etti, etkiledi. Erkan’ın da satranç bilgisini buradan bir kez daha tebrik ediyorum. Yeni yetişen çocuklarımızın hep böyle güzel şartlarda olmasını istiyoruz. Biz gençlerimizi, kampüslerde, kütüphanelerde, satranç tahtası başlarında, kayak tesislerinde görmek istiyoruz, spor tesislerinde görmek istiyoruz, barikat arkalarında, dağlarda heba edilmelerini istemiyoruz. Bütün vatandaşlarımıza bir kez daha özellikle çocuklarımıza sahip çıkma çağrısında bulunuyorum. Çocuklarımıza, gençlerimize sahip çıkmak, ülkemizin geleceğine sahip çıkmaktır. Bütün çocuklarımız bilsinler ki, her birini birer anne, birer baba gibi seviyoruz ve her birinin geleceğini kendi evlatlarımızın geleceğinden ayırt etmiyoruz. Nice güzel günlerde hep çocuklarımızla birlikte olacağız.
2016 YILI BÜTÇESİ 2023’ÜN, 2071’İN TEMELLERİNİ ATAN BİR BÜTÇEDİR
Değerli vatandaşlarım, 2016 yılı bütçesi bu yılın bütçesi olmanın yanı sıra, 2023’ün, 2071’in temellerini atan, Türkiye’nin önümüzdeki on yıllarını hesaba katan bir bütçedir. Allah’ın izniyle, bundan önceki bütçelerimizde emanete nasıl sonuna kadar riayet etmişsek, bu 14. bütçemizde de aynı dirayeti göstereceğiz. Değerli vatandaşlarım, Hükümet olarak Türkiye’nin gelişiminden bütün kesimlerimizin yararlanmasını ve herkesin eşit oranda istifade etmesini temin etmek için de büyük bir hassasiyet gösteriyoruz.
İKTİDARLARIMIZ DÖNEMİNDE ASGARİ ÜCRETİ YÜZDE 606 ORANINDA ARTIRDIK
İktidarlarımız döneminde asgari ücreti yüzde 606 oranında artırdık ve 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren net 1.300 Türk Lirası olarak belirledik. Böylece asgari ücretin 2002’den bu yana reel olarak yüzde 126,3 oranında artmasını sağladık. Dikkat ediniz, enflasyondan arındırılmış haliyle yüzde 126,3 arttı. Diğer bir ifadeyle, asgari ücretle çalışan bir kişinin alım gücü 14 yılda 2,26 katına ulaştı. Biz refahı tabana yaymak derken işte tam da bunu kastediyoruz. Bu kazanımları memur maaşlarında da görüyoruz. Aynı dönemde aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşını yüzde 503,5 artırarak 2.365 Türk Lirasına yükselttik. Böylece en düşük memur maaşlarında reel olarak yüzde 93,5 artış sağladık. Aile yardımı ödeneği dahil ortalama memur maaşını ise yüzde 389,3 artırarak 2.828 Türk Lirası’na yükselttik, reel olarak yüzde 56,9 artırdık.
SSK İŞÇİ EMEKLİ AYLIĞINI YÜZDE 402,6 ARTIRARAK 2016 YILINDA 1292 LİRAYA YÜKSELTTİK
Biz emeklilerimizi de ihmal etmedik. AK Parti İktidarının ilk yılında, emeklilerimizi enflasyona ezdirmemek amacıyla aylıklarına 75 lira ile 100 lira arası seyyanen zam yaparak göreve başlamıştık. Son olarak 2015 yılı Temmuz ayında SSK ve BAĞKUR emeklilerimize 1000 liranın altında aylık alanlara 100 lira, 1000 liranın üstünde aylık alanlara da 1100 lirayı geçmeyecek şekilde seyyanen zam yaptık. 2016 yılında ise ayrıca SSK ve BAĞKUR emeklilerinin tamamına 100 lira seyyanen zam yaptık. Bu artışla birlikte, 2002 yılında 257 lira olan en düşük SSK işçi emekli aylığını yüzde 402,6 artırarak 2016 yılında 1292 liraya yükselttik, reel olarak yüzde 61,1 artırdık. Biz Hükümet olarak toplumun bütün kesimlerini dengeli biçimde kalkındıracak bir program çerçevesinde hareket ediyoruz. 64. Hükümetin kurulmasından bu yana geçen sadece 3 aylık zaman içinde gerçekleştirdiğimiz icraatlar da bunun bariz bir göstergesidir.
3 AYLIK ZAMANA NELER SIĞDIRMIŞIZ
Bakınız, sadece bu 3 aylık zamana neler sığdırmışız: Başta asgari ücret olmak üzere memurlarımızın, SSK ve BAĞKUR’lu vatandaşlarımızın ve emeklilerimizin maaşlarındaki artışları zaten az önce ifade ettim. Buna ilave olarak, birçok farklı kesimi rahatlatacak tedbirler aldık. 30 bin öğretmenimizin atanmasını gerçekleştirdik. Esnafımıza 30 bin Türk Lirası faizsiz kredi veriyoruz. KOBİ’ler için kefalet limiti yükseltilmesi ve vadelerin artırılmasını sağladık. Çiftçimize yemde ve gübrede KDV’yi kaldırdık. Muhtarlarımızın maaşlarını asgari ücrete endeksleyerek 1300 Türk Lirası’na yükselttik. Gençlere 50 bin Türk Lirası karşılıksız nakdi destek veriyoruz. Yine gençlerimize 100 bin Türk Lirası kredi desteği verdik ve krediye yüzde 85 kefalet imkânı getirdik. İş kuran gençlerimize 3 yıl gelir vergisi muafiyeti getirdik. Ayrıca ilk kez işe giren gençlerimizin ücretini 1 yıl boyunca biz ödeyeceğiz. Artık Lise ya da üniversiteden mezun olan gençlerimizin genel sağlık sigortası giderlerini 2 yıl boyunca biz karşılayacağız, hem de gelir testi yapılmadan bunları karşılayacağız. Öğrencilerimizin pasaport harçlarını kaldırdık.
Lisans öğrencilerinin bursunu 400 liraya yükselttik. Bir kez daha bir akademisyen, bir hoca olarak öğrencilerimize eğitimlerinde başarılar diliyorum ve bütün bu hizmetleri, bütün bu katkıları onların geleceği için yaptığımızı vurgulamak istiyorum. Yine askeri öğrenci harçlıklarını 400 Türk Lirası’na, er-erbaş harçlıklarını 100 liraya çıkardık. Astsubay emeklilerinin intibak sorununu çözdük. Dövizle askerlik bedelini 1000 avroya düşürdük. Polis ve uzman erbaşların 2200 olan ek göstergelerini 3000’e yükselttik ve emniyet hizmet tazminatlarını yüzde 25 artırdık. Çalışan kadınlarımızın doğuma ilişkin izin ve haklarını güçlendiriyoruz; yasal altyapımız hazır. Bundan sonra doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçirdiğiniz süreler memuriyet kıdeminde değerlendirilecek. Doğuma bağlı olarak ilk çocukta 2 ay, ikinci çocukta 4 ay, üçüncü ve üzeri çocukta 6 ay yarı zamanlı ve tam ücretli çalışma hakkı ile çocuğun okula başlama yaşına kadar kısmi süreli çalışma hakkını da tanıdık. Bunlar çok güzel gelişmeler ama, çok daha güzellerini inşallah hep birlikte yaşayacağız, çünkü biz bu milletin çok daha iyisine, çok daha güzeline layık olduğunu biliyoruz. Aziz vatandaşlarım, Türkiye’nin her alanda topyekun büyümesi ve kalkınması adına bütün sektörlerimizi rahatlatacak tedbirler de alıyoruz. Bu doğrultuda Şubat ayı içinde turizm sektörümüze güzel haberler verdik ve Turizm Eylem Planımızı açıkladık. Hükümet olarak turizm sektörünün bu yaşanan olumsuzluklardan zarar görmemesi için büyük gayret gösteriyoruz. Turizm Eylem Planımız doğrultusunda turizm sektörümüze doğrudan 255 milyon Türk Lirası tutarında hibe desteği sağlıyoruz. Ayrıca, sektörün 288 milyon Türk Liralık ödemelerini de erteliyor ve 3 yıla yayılmış şekilde ödeme kolaylığı getiriyoruz. Hızlıca hayata geçirilecek bu eylem planı, inanıyorum ki turizm sektörümüzün başarılı bir sezon geçirmesine katkılar sağlayacaktır. Değerli vatandaşlarım, şundan emin olunuz ki; Türkiye doğru bir yolda adım adım hedeflerine ilerliyor. Sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz, ama bu sıkıntıları aşacak güce, tecrübeye ve özgüvene sahibiz. Milletin sesi olarak, millet iradesinin temsilcisi olarak ülkemizi emin adımlarla geleceğe taşımak üzere gece-gündüz çalışıyoruz.”