PIRLANTA alırken uluslararası standartlara uygun sertifika talep edilmesi gerektiğini belirten gemolog (değerli taşlar uzmanı) Can Gürler, "Tüketicinin, firmaların kendi düzenlediği belge yerine bağımsız laboratuvarlardan verilmiş sertifika talep etmesi gerekir. Pırlanta, 5'i 1 yerde gibi alınmaz" dedi.
Türkiye’de geleneksel altın takıların yerini alan pırlanta, her eve girmeye başladı. Her bütçeye uygun ürünlerin sunulması, özellikle genç nüfusa sahip ülkemizde talebi hayli artırdı. İstanbul’un ardından pırlanta trafiğinin yoğun yaşandığı Antalya’da yabancı turistlerin yanı sıra, yerli tüketicinin de talebi artıyor. Lüks tüketime giren bu ürünlerde her sektörde olduğu gibi yanılgılar ya da geri dönüşleri zararla sonuçlanabilecek riskler mevcut.
Antalya’da bir ilk olan DGA Pırlanta Laboratuvarı, satıcı ve tüketicinin karşılıklı mağdur olmaması için hizmet veriyor. Antalya Kuyumcular Odası’na destek veren laboratuvarda pırlantaların doğallığı test edilip 9 Eylül Üniversitesi onaylı ve uluslararası standartlara uygun sertifika veriliyor.
DOĞALLIĞA PARA ÖDEYİN
Pırlantanın kadınlar üzerindeki etkisinin ismindeki sihirle başladığını belirten gemolog Can Gürler, şunları söyledi:
“Eskiden insanlar evlendiği zaman 5’i bir yerde ya da bilezik takardı ama şimdi pırlantalı mücevherler tercih ediliyor” dedi. Pırlantanın uzmanlık gerektiren bir ürün olduğunu belirten Gürler, ürünün uluslararası standartlara göre hazırlanmış bir sertifikayla satılmasının önemini vurguladı. Uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından alıcısına ulaşan pırlantanın ancak akademik, teknik ve pratik bilgiye sahip uzmanlar vasıtasıyla gerçek değerinin saptanabileceğini dile getiren Gürler, “Siz bir pırlanta aldığınızda önce doğallığına para ödersiniz. Pırlantanın laboratuvar ürünü olup olmadığını çıplak gözle anlamak mümkün değil, bu nedenle mutlaka laboratuvar ortamında incelenmesi lazım. Tüketicilerin, firmaların kendi düzenledikleri belgeler yerine bağımsız laboratuvarlar tarafından verilmiş sertifika talep etmesi gerekir. Pırlanta, 5’i 1 yerde gibi alınmaz.”
Ürünü sertifikalandırmak için kendilerine getiren satıcı ya da tüketiciden 3 gün süre istediklerini anlatan Gürler, taşın oluşum sürecindeki zamanın gerçekliğini, uygulanan ışığın taşın içinden geçiş süresini ve taşın kesimi gibi pırlantanın temel özelliklerini incelediklerini söyledi. Pırlantanın en gencinin 100 milyon, en yaşlısının ise 3 milyar yıl yaşında olduğunu hatırlatan Gürler uluslararası standartlara uygun sertifika ve karekodlu uygulama sayesinde sahteciliğin önüne geçilebileceğini vurguladı.
İŞLEM GÖRMÜŞ TAŞI ANLAMAK ZOR
Pırlantalar için 4 ana unsurun önemli olduğunu dile getiren Can Gürler, bunları kesim, berraklık, renk ve ağırlık olarak sıraladı. Pırlantaya mikroskobik lazerle girilip içindeki lekenin temizlendiğini ve doğallığının yok edildiğini anlatan Gürler, “İşlem yapılan deliğe taşa uyum sağlayan bir balzam sürülüyor. Böylece ‘treated’, yani işlem görmüş taş oluyor. Bu gibi yöntemlerle berraklığı ve rengi iyileştirilmiş pırlantaları çoğu satıcı anlayamıyor. Hedefimiz uluslararası standartlara uygun sertifika ve pırlanta eğitimi hizmetlerimizle bu tip ürünlerin piyasadan silinmesine katkı sağlamak” dedi.
Antalya Kuyumcular Odası ile birlikte gerçekleştirecekleri yeni bir çalışmadan da bahseden Can Gürler, kentteki kuyumculardan alınacak pırlantalı ürün numunelerini laboratuvarda inceleyip sonuçları karşılaştırarak esnafı bilgilendireceklerini söyledi.