07 Ocak 2023 Cumartesi
Ana sayfa » Mülkiye Davası’ndan MİT Operasyonu Detayı Çıktı
Mülkiye Davası’ndan MİT Operasyonu Detayı Çıktı

Mülkiye Davası’ndan MİT Operasyonu Detayı Çıktı

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) “mülkiye” yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında, haklarında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile çeşitli oranlarda hapis cezası istemiyle dava açılan ve aralarında eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkının da bulunduğu 15 eski vali ve kaymakamın yargılandığı davanın duruşması başladı. Hüzeyin Avni Mutlu ve Hüseyin Çapkın savunmalarını yaptı. Savunması sırasında zaman zaman ağlayan Hüseyin Avni Mutlu, “Eğer 15 Temmuz gerçekleşseydi beni onlar Silivri Cezaevi’ne tıkacaklardı. Ne Musa’ya ne İsa’ya yaranabiliyorum” dedi. Hüseyin Çapkın ise “15 Temmuz’da görüldü ki en tepedeki generalin yılarca yanlarında çalıştırdığı yaverler, subaylar tarafından silahla zor kullanarak derdest edildiler. Tıpkı beni de sırtımdan bıçaklayan FETÖ’cü polis müdürleri gibi. Ben bunları neden tespit edemedim diye suçlanıyorum hem de en ağır şekilde” ifadelerini kullandı.Çapkın ifadesinde 7 Şubat MİT krizinden bir gün önce Erdoğan’a bilgi verdiğini söyledi.

Mülkiye Davası’ndan MİT Operasyonu Detayı Çıktı

İşte İstanbul eski valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’In savunmaları;

Çapkın, savunmasına başlamadan önce avukatı Fahrettin Karagöz mahkemeye, görüntülü ve sesli delil dinleteceği gerekçesiyle duruşmanın kapalı görülmesini talep etti. Mahkeme avukat Kocagöz’ün bu talebini CMK’nın 182 ve 206/2 a-b maddeleri gereğince reddine karar verdi. Daha sonra savunmasını yapan Çapkın, MİT krizinden 17 Aralık kumpasının nasıl erkene çekildiği ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“FETÖ’cü polis müdürleri beni sırtımdan bıçakladı”

Hakkında yeterli delil ve ifade olmadığı halde örgütün hiyerarşik yapısında yer aldığı iddiasıyla hakkında ağır ceza istendiğini belirten Çapkın, şunları anlattı: “Bylock kullanmadığım, çocuğumu iltisaklı okullarda okutmadığım, Bank Asya’ya para aktarmadığım net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi yaşandıktan sonra FETÖ ile ilgili elde edilen bilgi ve birikime bakılarak, benim 17 Aralık 2013’ten önce bunları bilmememin hayatın olağan akışına aykırı diye suçlanmamı anlamış değilim. 15 Temmuz’da görüldü ki en tepedeki generalin yılarca yanlarında çalıştırdığı yaverler, subaylar tarafından silahla zor kullanarak derdest edildiler. Tıpkı beni de sırtımdan bıçaklayan FETÖ’cü polis müdürleri gibi. Ben bunları neden tespit edemedim diye suçlanıyorum hem de en ağır şekilde” dedi.

“Bunlar beni sırtımdan vurdu’ deyince ‘seni de yakarız’ deyip ifade vermeye başladılar”

Çapkın, “Mehmet Yeşilkaya (FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu KOM dairesi eski başkanı) ifadesinde 17 Aralık operasyonun olduğu sabah beni aradığını ancak telefonumun kapalı olduğunu söylemiş. Meslekten gelen bir alışkanlıkla telefonum aldığım günden itibaren 24 saat hep açıktır. 17 Aralık’tan sonra Yakub Saygılı ve Nazmi Ardıç (FETÖ’den tutuklu eski emniyet müdürleri) “Biz yolsuzluk operasyonu yaptık, darbe yapmadık. Hatta operasyonları haber vermediğimiz müdürümüz bile bize hak verdi” diye kendi kanallarında açıklamalar yaparak beni de kendi yanlarındaymış gibi göstermeye çalıştılar. Benim, “Bunlar beni sırtımdan vurdular” diye yaptığım açıklamam manşetten yayınlanınca ise Nazmi Ardıç, ‘Sen öyle yaparsan al sana… Biz zaten batmışız, seni de yakarız’ şeklinde tutuklandıktan sonra resmi ifadeler vermeye başladılar. Kim bilir hangi abilerinden emir aldılar” dedi.

Çapkın, “Mehmet Yeşilkaya bunların hemen görevden alınması gerektiğini asla söylemedi. ‘Bunlar böyle böyle bir şey yapacaklar hemen görevden alalım’ dese alırdım, niye almayalım ki? Almazsam o zaman bana FETÖ’cü de desinler başka bir şey de desinler” diye konuştu.

Mahkeme başkanının, “Sizin bunları görevden alma yetkiniz yokmuydu?” şeklindeki sorusuna Çapkın, “Var. FETÖ’cü olduklarını o dönem bilmiyoruz ki. Ne yaptıklarını da bilmiyoruz” cevabını verdi.

“Muammer Güler ile yakın olduğum için operasyon bilgisini vermediler”

Çapkın, “Neden operasyon bilgisini bana vermediniz diye sorduğumda, ‘mevzuat öyleydi, savcı öyle talimat verdi’ diyorlar. Çünkü kendilerinden olmadığımı biliyorlar. Ben İçişleri Bakanı Muammer Güler ile çok eskiden tanışırım. Gaziantep’te birlikte çalıştık. Çocukları elimde büyüdü. Bunların bir yanlışını görürsem çocukları çağırır tokatlayacağımı bilirler. O kadar yakınım. Telefonlarımızı mutlaka dinledikleri için bunları biliyorlardı. O nedenle operasyonun bilgisini vermediler. Şimdi bunları dinlediklerini hiç bana söylerler mi? Geldiğimiz noktada bakıyorum kripto bir örgüt, bir yapı çıkıyor karşımıza. Hiç klasik polis gibi değillerdi” şeklinde konuştu.

” Alelacele operason yapmalarının sebebi istihbarat ekiplerini fark etmeleriydi”

“17 Aralık öncesiydi. İçişleri Bakanı Muammer Güler aradı. ‘Rıza Sarraf denilen iş adamının kendisini arayarak, etrafında kılıksız şahıslar gördüğünü, hayati tehlike derecesinde korktuğunu’ söylediğini aktararak bu durumu araştırmamı istedi. Ben de İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal’a söyledim. O da ekipleriyle Sarraf’ın gittiği yerlerde araştırma yaptı. Meğer Mali Şube de Rıza Sarraf’ı o günlerde takip ediyor ve operasyona hazırlık yapıyorlardı. Mali şube, İstihbarat şubesindeki polisleri görünce düşman görmüş gibi olmuşlar. Sonra da bu kripto operasyonları bozulacak endişesi ile operasyonu erken yapmaya karar verdiler. İstihbarat Müdürü hakkında da soruturmayı sekteye uğrattığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal da görevi benim verdiğimi söyledi. Ona bu görevi ben verdiğim için de sonrasında bana ulaşarak beni de tutuklamak istediler. Alelacele operason yapmalarının sebebi istihbarat ekiplerini fark etmeleriydi”

“Nazmi Ardıç her şeyi göze aldık’ dedi. Saygılı da başını salladı”

Operasyon olduğunda İçişleri Bakanı Muammer Güler’in kendisini aradığını dile getiren Çapkın, “Ben de şaşkınım bilgim yok dedim. İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal’ı aradım onun da bilgisi yoktu. Nazmi Ardıç’ı aradım ‘bizim operasyonumuz’ dedi. bağırdım çağırdım, yanıma gelmelerini söylerim. O ve Yakup Saygılı, olayın patlayacığını tahmin etmişler ki takım elbise ile yanıma gelmişlerdi hatta bilgi notunu bile hazırlamışlardı” diye konuştu.

Çapkın, burada eski İçişleri Bakanı Güler’in tekrar kendisini aradığını, sorulan sorulara söz konusu iki şube müdürlerine sorarak Güler’e cevaplar verdiğini belirterek, şöyle devam etti: “İkisine ‘bu durum sizi yakacak’ dediğimde, Nazmi Ardıç, ‘Herşeyi göze aldık’ dedi. Saygılı da başını salladı. Herşeyi göze alarak, amirlerinden habersiz savcılarla birlikte dar bir kadro ile bunu yaptıkları ortala çıktı. Tarihte ilk kez poliste bir paralel bir yapılanmayla yüzyüze geldiğimizi anladık. Daha sonra tüm Türkiye’de karşılaştık”

“Erdoğan İdris’e söyleyin üçünü de görevden alsın’ dedi”

Çapkın, “Başbakanımız ikinci ameliyatına gireceği gün Erol Demirhan ile Yurt Atayün ellerinde bir kararla geldiler. Savcılık mı mahkeme mi hatırlamıyorum. MİT krizinden bir gün önceydi. Kararda Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu üst düzey MİT görevlilerinin telefonlarının dinlenmesi isteniyordu. Bunu görünce çıldırdım… ‘Siz iki kurumu birbirine mi düşüreceksiniz. Bu aklı savcıya yoksa siz mi verdiniz’ diye bağırdım. Sonra da savcıya gidip nasıl aldıysanız o şekilde bu kararı kaldırın dedim. Ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kısıklı da görüştüm. Konuyu anlattım. Dinleme kararını gösterdim, şaşırdı. ‘İdris’e söyleyin (Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin) üçünü de yani Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ve Erol Demirhan’ı görevden alsınlar’ dedi. Ancak o dönem FETÖ ile mücadele sert olmadığı için bu üç müdür de Ankara’da farklı görevlere getirildi. Bir süre sonra Yurt Atayün İstanbul’a idari kararla geri döndü” dedi.

FETÖ’cü olmadığını belirten Çapkın, “Dört buçuk yıl İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptım. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yan yana çalıştım. FETÖ’cü olup olmadığımı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorsunlar. Eğer FETÖ’cü derse savunma yapmayı bırakacağım. 1984 yılından beri beni kim hangi göreve getirmiş bellidir. Şükür hepsi yaşıyor. Tanık olarak dinlenebilirler” dedi.

“Ben Mülkiyeli değilim ki mülkiye yapılanması içinde olayım”

“Hüseyin Avni Mutlu ile 3 yıl vali emniyet müdürü olarak çalıştım. 3 yıl içinde bayramda kandilde 7-8 kez telefon görüşmüşüm. Bence az bile yapmışız. Benim ihmalimin olduğunu düşünüyorum. Ben mülkiyeli değilim ki, mülkiye yapılanması içinde olayım. Çocukluğumdan beri polisim. FETÖ parlatması bir kaymakam hiç olmadım hep polistim” dedi. Eski emniyet müdür Hanifi Avcı’nın bir televizyon programında kendisiyle ilgili FETÖ ile ilgisinin olmadığını söylediğini beliren Çapkın, Avcı’nın bu ifadelerinin dosyaya delil olarak girmesini talep etti. Çapkın, savunmasını sonunda tahliyesini ve beraatini istedi.

Vali Hüseyin Avni Mutlu ağlayarak ifade verdi

FETÖ’nün mülkiye yapılanmasına ilişkin davada 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ifade verdi.  Savunmasına tüm suçlarını reddettiğini söyleyerek başlayan Mutlu, görev yaptığı yerleri ve yaşadıklarını kısaca anlattı. Terör örgütlerine mücadele ettiğini aktaran Mutlu, “Silopi ve ardından Şırnak vali yardımcılıkları döneminde il ve ilçelere gelen ve saldıran 200 kişilik terör grupları güvenlik güçlerimizle çatışmışlardı. Kalaşnikof sesleri geliyordu. Oğlum Oğuzhan annesinin kucağında patlamanın korkusuyla irkilirdi” dedi. Mutlu bu anısını anlattığı sırada sesi titreyerek duygusal anlar yaşadı. Mutlu, Şırnak’ta terörle mücadele ettiğine değinerek, “Terörist diye tanıdığımız, mücadele ettiğimiz katillerle nasıl bir ortak yanım var ki bana terörist ithamında bulunuldu. Üzülüyorum ama bu ithamlara rağmen devletime küsecek değilim. Ben 13 aydır cezaevindeyim. Bu 4 mevsimi cezaevinde geçirdim. İstanbul’a baharlar gelip lalelerinin her tarafı süslediği Mart-Nisan ayında baharı bir bardak içinde bir demet nane bir demet maydanozu camın önüne koyarak, hatta yanına bir de limonla zenginleştirerek yaşıyoruz” şeklinde konuştu.

“Suçun oluşması için icra hareketleri olması lazım”

Darbenin yapıldığı gece Edremit’de olduğunu söyleyen Mutlu, “Suçun oluşması için icra hareketleri olması gerekir. Ben evimdeyken hangi cebiri nerede uyguladım bilmiyorum. Henüz Genelkurmay başkanımızın akıbeti bile belli değilken gece saat 02.00’ye yakın bir saatte ‘Ordu milletindir, milli egemenliğe silah doğrultulmaz, ordu kışlasına dönmeli ve hukuka hesap vermelidir’ şeklinde tweet attım” dedi.

“Akın Öztürk telefon rehberimde kayıtlı olan bir şahıstır”

Meslek hayatı boyunca FETÖ ile bir ilişkisi olmadığını iddia eden Mutlu, “İddianamede FETÖ’ye finans sağladığım iddia ediliyor. Ben hiçbir terör örgütüne fon sağlamadım. Bu yapıya bedelsiz arsa tahsis etmedim. Kamu hibelerinde örgüt firmalarını kayırmadım. Bu nedenle hakkımdaki suçlamaları reddediyorum. Meslek hayatımda FETÖ’yle iltisaklı olduğu söylenen 5 kişiyle görüşmelerim olmuş. Telefon rehberimde kayıtlı insan sayısı 3 Bin 200’dür. Sosyal çevremi 5 kişiyle sınırlamak hayatım olağan akışına aykırıdır. Hatta Hüseyin Çapkın, Yusuf Yavaşcan, Necmettin Kalkan ve Feyzullah Özcan ile yaptığım görüşmeler de bu raporda yer almış. Bu kişilerle görüşmem mesleki gerekliliklerdir. Örgüt üyesi olsak daha fazla görüşmüş olmamız gerekirdi. Akın Öztürk telefon rehberimde kayıtlı olan bir şahıstır. Ben Diyarbakır’da görev yaparken o Korgeneraldi. Daha sonraki süreçte bayramda kandilde görüşmüşüzdür. Böyle bir kalkışma yapacağını o tarihte tahmin etmem mümkün değildir” şeklinde konuştu.

“ByLock nedir diye sorsalar, bir İngiliz bayı mı soruyorlar diye düşünürdüm”

Mutlu, ByLock listeleri çıkmadan önce bu uygulamadan haberi olmadığını belirterek, “Bana bu listelerden önce ByLock nedir diye sorsalar, bir İngiliz bayı mı soruyorlar diye düşünürdüm. İddianamede ByLock kullanan kişilerle görüşmüşüm. Ben kimin ByLock kullandığını nerden bilebilirim. 5 tanık ve mağdur ifadesi var iddianamede. Biri huzurevinde kalıyor sanırım. Oradaki bir ziyaretimde Halil Güneç adlı huzurevi sakini kişi bana ‘Burada FETÖ için para toplanıyor’ demiş. Böyle bir şey söyleseydi ben gereğini yapardım” dedi.

“İstanbul valisi olmam örgüt parlatması değil, bu çalışmalarımın sonucudur”

Mutlu, iddianamede, örgüt taktiği kapsamında parlatılarak İstanbul Valiliğine getirildiği konusunu eleştirerek, “İddianamede en çok üzüldüğüm nokta, örgüt politikası olarak Diyarbakır’dan İstanbul’a getirildiğim konusu. 9,5 yıl 3 büyük vilayette nefes almadan çalıştım. Sadece 1 kez yurt dışı gezim vardır. Bunca yıllık görev sürem içinde kullandığım yıllık izin 20 günü geçmez. Özlük evraklarım istensin göreceksiniz. İstanbul valisi olmam örgüt parlatması değil, bu çalışmalarımın sonucudur” şeklinde konuştu.

“Eğer 15 Temmuz gerçekleşseydi beni onlar Silivri Cezaevi’ne tıkacaklardı”

FETÖ ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle görevden alınan eski savcı Muammer Akkaş’ın 17-25 Aralık operasyonu nedeniyle verdiği ifadede kendisini, ‘18 Aralık hukuk darbesi’ üyesi olarak tanımladığını kaydeden Mutlu, “Operasyonu engelleyen vali diye hakkımda suç duyurusunda bulundular. Eğer 15 Temmuz gerçekleşseydi beni onlar Silivri Cezaevi’ne tıkacaklardı. Ne Musa’ya ne İsa’ya yaranabiliyorum. Eskiden beri İstanbul’da geleneksellik vardır. İstihbarat Daire Başkanlıkları denetlenebiliyor muydu? Elindeki İstihbarat birimlerini denetlemeyen bir devlet yönetiminin uğrayacağı zafiyetler ortadadır. Bu geleneksellik bizi darbelerden darbelere kumpaslardan kumpaslara her geçen gün sürüklüyor” ifadelerini kullandı.

“Gezi tweetlerini eylemcilere destek için atmadım”

Vali Mutlu, kamuoyunda çok fazla gündeme gelen ‘Gezi Tweetlerine’ değinerek, “Söz konusu tweetler nedir? Bir tanesi 9 Haziran 2013 ‘Ihlamur kokusu’ ile ilgili olan. Mesela diğeri 13 Haziran 2013’de attığım ‘Gezi parkında çevre duyarlılığıyla bulunan gençler bana şu telefondan ulaşabilirsiniz’. Eylemcilere destek vererek şiddete teşvik ettiğim iddiası doğru değildir. Gezi olaylarına katılan tek bir grubun olmadığı ortadadır. Gezi sürecinde kimlerin hangi grupların olduğunu bilmek zorundasınız. Bilip bakarsanız, tweetin kime hitap ettiğini görürsünüz” dedi.

“İşimize odaklanmışken, arkamızdan çevrilen dolaplardan haberimiz yoktu.”

Mutlu, mahkeme başkanının, “Gezi olaylarında FETÖ’nün rolü olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna, “O günlerde buna ilişkin hiçbir veri yoktu elimizde. 15 gün uyumadan görevi başında olan il emniyet müdürü ve ben, bu terör örgütüne fırsat verir miyiz? Biz işimize odaklanmışken, arkamızdan çevrilen dolaplardan haberimiz yoktu. Hangi istihbarat birimi gelip de vali bey bunlar böyle böyle dedi? Her zaman teröriste karşı durdum ama vatandaşı da teröristten ayırdım. Emniyet Genel Müdürlüğü, Gezi sürecindeki eylemlere Türkiye genelinde 3 milyon kişinin katıldığı yönünde rapor yayınladı. Bizim attığımız tweet terör örgütü galeyanına gelen gençleri bu tuzaktan çekip alabilmektir. Provokasyonu, halkı uyaran bir valiyi, terör olaylarına teşvikle suçluyorlar. İçişleri Bakanımıza bilgi verip gençlerle Dolmabahçe’de görüştük. Devletten habersiz gençlerle bir toplantı yapmadık” şeklinde konuştu.

“Fetullah Gülen ile görüşmem FETÖ kumpasıdır”

Mahkeme başkanının, FETÖ lideri Fetullah Gülen ile telefon görüşmesini sorması üzerine, Mutlu, “Valilik döneminde bir İslam Birliğiyle ilgili bir grup ziyaretime gelmişti. Bana yakında Amerika’ya gideceklerini söylediler. ‘Hayırdır?’ dedim. Fetullah Gülen’e geçmiş olsun ziyaretine gideceklermiş. O günlerde Gülen ile ilgili terör örgütü suçlaması falan yoktu. Geleneksel terbiyemiz itibariyle bizim de geçmiş olsun dileklerimizi iletmelerini rica ettim. Aradan 1 hafta geçtikten sonra Ekrem Dumanlı (Kapatılan Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Müdürü/firari sanık) Amerika’da Gülen’in yanından beni arayarak, Gülen’in benimle görüşme arzusunda olduğunu söyledi. Ben de telefonda geçmiş olsun dileklerimizi tekrarlardım. Daha sonra bu konu Zaman gazetesinde ilan haline getirildi, buna da çok bozuldum hatta. Arayan ben değilim ki. Geçmiş olsun dileğime teşekkür etmek istemiş. Telefona çıkmamak da olmazdı. Bunun sonradan ilanda yayınlanması, bir ilan kumpasıdır. Fatih Altaylı da bu konuya değinmişti hatta. Ekrem Dumanlı tarafından insanların arandığı ve gazetede bu yönde şeyler yazıldığını anlatmıştı. Bu konunun iddianameye FETÖ lideriyle irtibatım olarak geçmesi söz konusu değildir” dedi.

“İHH’ya da yardım ettim. ‘Kimse yok mu derneği’ o zaman resmi statüteydi”

Mutlu, Kimse Yok Mu Derneğine 5’er liralıktan 4 kez SMS yardımı yaptığı hususuna değinerek, o dönem adı geçen derneğin resmi statüde olduğunu kaydetti. İHH aracılığıyla Afrikalı bir yetime her ay yardım gönderdiğini söyleyen Mutlu, Diyarbakırlı bir çocuğun da uzun yıllardır bakımını üstlendiğini ifade etti. Evindeki aramalarda ele geçen Işık Yayınlarına ait kitaplar için ise, “Benim evimde pek çok yelpazeden 2 bine yakın kitap var. Açığa alındıktan 10 gün sonra gözaltına alındım. Bir korkum veya endişem olsaydı o süre içerisinde bahsi geçen kitapları atabilirdim” dedi.

“Ekrem Dumanlı ile Diyarbakır’da tanıştım”

Mutlu, Mahkeme Başkanının “Ekrem Dumanlı sizi sürekli arıyor muydu? Her telefonuna bakıyor muydunuz?” sorusuna, “Ben Ekrem Dumanlı’yı Diyarbakır’da Zaman Gazetesi’nin açtığı bir sergide tanıştım. İstanbul’a geldiğim bu güne kadar ziyaret ettiğim her yer kayıt altındadır. Ekrem Dumanlı’ya, diğer basın kuruluşlarıyla kurduğumun aynı oranında temas gösterdim. İstesem çok fazla görüşebilirdim. Hatta en az temas kurduğum kurumlardan biri Zaman grubudur” diye yanıt verdi.

“Oğlumu o okula göndermenin ıstırabını yaşadım”

Mutlu son olarak oğlunun Özel Samanyolu Fen Lisesi mezunu olmasına ilişkin soruya, “Açıkçası şu. Matematik zekası olan ve Fen lisesi arzusunda bir çocuktu ama puanı yetmedi. O yüzden bu okula gönderdim, normal ücreti neyse onu da ödedim. 2007 yılı itibariyle de çocuğumu bu okula yazdırmış olmamın acısı ve ızdırabını günlüğüme yazmışımdır. İkinci çocuğum Oğuzhan’ı bu yapıyla ilgili herhangi bir kuruma göndermedim. Arz ettiğim hususlar çerçevesinde beraatimi talep ediyor, saygılar sunuyorum” şeklinde yanıt verdi.